Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ruhlar da kanar...
Dünya kadınlar gününde birçok ülkeden kadının katıldığı Dünya Kadın Örgütü toplanmış. Türkiye'den de temsilci olarak Temel'in hanımı Fadime katılmış. Toplantıda, "Kadınları kimse ezemez, kadın-erkek eşittir, kocalarımızın isteklerini yerine getirmeyeceğiz, bundan sonra kendimizi ezdirmeyeceğiz." diyerek bir dizi kararlar almışlar. Sonuçlarını da gelecek sene tekrar toplanıp değerlendirmek üzere kongreyi bitirmişler. Sonuçları değerlendiriyorlar. Önce İtalyan kadın söz almış: "Eve ilk gittiğimde kocam benden yemek yapmamı istedi. Ben de bundan sonra yemek yapmayacağımı, yemeği kendisinin yapması gerektiğini söyledim. 1. gün bir şey göremedim, 2. gün kendisine yemek yaptı, 3. gün bana da yemek yaptı. O günden beri evde yemeği kocam yapıyor." demiş. Sıra Alman kadına gelmiş: "İlk gün eve gittim. Kocam benden elbiselerini yıkamamı istedi. Ben de ona bundan sonra temiz elbise giymek istiyorsa kendisinin yıkaması gerektiğini söyledim. 1. gün bir şey göremedim, 2. gün kendisinin elbiselerini yıkadı, 3. gün benimkileri de yıkadı. O günden beri evdeki bütün elbiseleri kocam yıkıyor." demiş. Sıra bizim Türk kadını Fadime'ye geldiğinde herkes merak içerisinde kulak kabartmış. Fadime başlamış anlatmaya: "İlk gün eve gittim. Kocam bulaşıkları yıkamamı istedi. Ben de ona bundan sonra temiz tabakta yemek yemek istiyorsa bulaşıkları kendisinin yıkaması gerektiğini söyledim. 1. gün bir şey göremedim, 2. gün bir şey göremedim, 3. gün sol gözüm birazcık açıldı da görmeye başladım." demiş.
Sayfa 158 - Çınaraltı YayınlarıKitabı okudu
Dostoyevski'den: '' Sen ne dersen de iki gözüm, toplumun yoksul insana saygısı yoktur. Romancılar ve hikayaciler istedikleri kadar kahramanlarını fakir insanlardan seçsinler, boşuna. ''
Reklam
“Enver, İttihatçılık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp/Derne'den yazdığı mektubunda Cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve Terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir: Ruhum! Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, Cemiyet işi başka. Ben Cemiyet'in esasını kuranlardan bulunduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmama hacet olmadığı halde, neden Cemiyet'ten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim.”
Sayfa 133Kitabı okudu
Söz Sabahattin Ali'den açılınca noktayı hüzün koyuyor.
Sayfa 277 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Enver, ittihatçlık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp Derne'den yazdığı mektubunda cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir: Ruhum! Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, cemiyet işi başka. Ben cemiyetin esasını kuranlardan bulduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmamı hacet olmadığı halde, neden cemiyetten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim.
Sayfa 133Kitabı okudu
Başparmakları Öpmek
Ezan esnasında şehadet cümleleri okunurken başparmakları öpüp gözlere sürmek câizdir. Fakihlerden bir topluluk, bu amelin güzel olduğunu da söylemiştir. Bu fakihlerden biri olan Şeyh Ebü'l-Hasan Ali b. Ahmed b. Mükerrem es-Saîdî el-Adevî el-Mâlikî, Şeyh Ali b. Halef'in [rahmetullahi aleyhimâ] -Sonra başparmaklarını öper- sözünden sonra
Sayfa 551Kitabı okudu
Reklam
Yanıyorum o hatalara ki, hazları gitti ve sorumlulukları kaldı, Yazık, ölüm, beni unutmadığı halde, onu nasıl unutabilirim? Eğer yarın Rabbim den (O'nu görmekten) alıkonulursam yuh banal Benden hiçbir an gafil olunmazken ben nasıl gaflete boğulurum? Veya o ağır gün önümdeyken yaşam bana nasıl haz verebilir bana? Veya bana ne olacağını bilmiyorken
Sayfa 59 - polenKitabı okudu
Keramet
Türbeden evvelki iki evde ateşten kurtulmuştu. Yanmayıp evliyasız kalan türbe, yine mahalledeki kutsiyetini korudu. Yalnız, okuyanlar eskisi gibi yüzlerini boş binaya çevirmiyorlar, kıbleye bakıyorlar, “iki gözüm, yangın gecesi bu tarafa gitti.” diyorlardı.
BİLGİ YAYINEVİKitabı okudu
Öğleden sonra üniversiteye gittim. Odama gireceğim sırada bitişik odanın kapısına gözüm ilişince yıldırımla vurulmuşa döndüm. Kapı kırmızı kağıttan yapılmış büyük bir X işareti ile mühürlenmişti. Bu işaret, burada oturan kimsenin tutuklandığı mânasına gelirdi ve polis muayenesinden önce eşyasının karıştırılmaması için konurdu. Tutuklanan zavallı iyi kalpli komşum, eski dostum Dr. Tan idi. Çin'in ancak Komünist Rejimi ile kalkınabileceğine içten inanmış, koşarak bu rejime hizmet için gelmişti. Suçu, eski idare zamanında önemsiz bir vazife almış olması idi. Bu yüzden artık onu bir daha göremiyecektim. Bu uğursuz X işaretini görünce ben de korkmaya başlamıştım. 28 Nisan 1951 gecesi bütün memlekette tutuklanan kimselerin sayısı bilinmiyor. Fakat herkesin bir akrabası, bir tanıdığı yok olmuştu. Şanghay'da, iki mektep dahil, birçok umumi binalara, haftalarca önce polis tarafından el konmuş ve hapishane olarak hazırlanmıştı. Bu zavallıların öldürüldükleri yerlerden birisi üniversiteye yakındı. Buraya her gün kamyonlarla taşınan tutukluların cesetleri, yine kamyonlarla üniversite binalarının önünden kanları aka aka geçirilirdi. Ölüm saçan silâh sesleri, sınıflarda, bütün gün beynimizi tırmalıyordu. Çin'de Milliyetçiler zamanında vazife almış ne kadar insan varsa, işte bu usul ile, birkaç ay içinde yok edilmişti.
Sayfa 67 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
ölene kadar biz deşecekler her yerimizi tank, tüfek, süngülerle olsun, varsın olsun be iki gözüm, şah damarım kahrımız talan edecek tohumlarını bekle sen ey İbrahim'in nesli iki secde arasına dualarımızı katık edeceğiz de gün yüzü görmeyecekler
Sayfa 185 - AyVakti KitapKitabı okudu
Reklam
Tahir'den
Zühre aklımı aldı, Ondadır iki gözüm.
Sayfa 101
İdealizm üstüne
“Ben sizi bilirim, civan delikanlılar. Bütün fedakârlık hamleleriniz post kapın-caya kadar sürer!” diye söyleniyordu. Bunlardan biriyle konuşurken: “Azizim!” diye sormuştu: “Sen tıbbiyeyi bitirince ne yapacaksın? Köye mi gide-ceksin?” Öteki birdenbire boş bulunarak: “Ne münasebet!” dedi. Sonra, pek ustaca olmayan bir ricat yaptı: “Mamafih, icap
Sayfa 177Kitabı okudu
Ruhum...İnceliğe bak
Enver, İttihatçılık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp/Derne'den yazdığı mektubunda Cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve Terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir: Ruhum! Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, Cemiyet işi başka. Ben Cemiyet'in esasını kuranlardan bulunduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmama hacet olmadığı halde, neden Cemiyet'ten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim
Yapamadım çünkü utandım Allah'ım... Yarım kaldı ilk namazım... Diğer Müslümanlar gibi, sana layık bir kul olamadım ben! Bunca yıl göremedim seni. Bulamadım. Yine de merhamet edip huzuruna aldın sen beni yüce yaratıcım ama namazımı bile kılabilmeyi başaramadım. Çünkü huzurunda durmaya gücüm yok! Sen bana hayat vermişken el vermiş, ayak vermişken. Beni yokluk âleminden dünyaya göndermişken. Ne acı ki görmedi gözüm seni yıllarca. Sen yine de bana merhamet ettin. Beni İslam'a davet ettin. Şimdi söyle yüce yaratıcım! Merhametinin altında benim gibi bir nankör utanmasın da kimler utansın? Özür dilerim Sen'den namazımı yarıda bıraktığım için Allah'ım. Beni affet.
Sayfa 71 - nesil yayınlarıKitabı okudu
Bu yakınlarda hikâyeci-romancı Füsun Menşure'den dinledim. Almanya'da doğmuş bir yazarımızdır. Füsun, Düsseldorf'ta bir semtte tam bilemediği bir yeri İngilizce sorar. Muhâtabı Alman, "İngilizceniz çok iyi, Almancayı da bu şekilde öğrenin ve o sûretle kolayca adresi bulacaksınız!"der. Elin adamı böyle milliyetçi.
Sayfa 103Kitabı okudu
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.