"Çünkü ağladığında sadece ağlamıyorsun. Altı kez ağlıyorsun gibi.
İlk şok ağlaması, sonra sessiz ağlama,
çirkin ağlama, sonra ağladığın için ağlama,
artık ağlamayacağım dedikten sonraki ağlama, sonra final ağlaması.
/ Bir dizi ya filmden / (Emin değilim) :))
Günlerden pazartesi, saat sabahın altısıydı.
Tam belediye binasından içeri girecekti ki onu gördü.
Ayak parmakları patlak postallarından dışarı fırlamış,
üstübaşı paramparça, açlıktan avurtları çökmüştü.
Hıçkırıklara boğulmuş haldeydi, kimsenin farkında değildi.
Yürüdü, önünde durdu.
'Asker ağlamaz arkadaş, sen niye ağlıyorsun?' diye sordu.
Cevap alamadı. Sorusunu tekrarladı.
'Söyle, niye ağlıyorsun?'
Askercik bu kez konuştu. Sesi yanıktı.
'Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti.
Silahımı aldılar. Ben şimdi bu düşmanı ne ile
öldüreceğim?'
'Üzülme' dedi ayaktaki, 'Gel benimle.'
Yürüdüler, tümen karargahına gittiler.
Emredildi, askerciğe silah verildi.
O askercik 19 Mayıs sabahında
bağımsızlık ateşini harlayacak sonra da
vatanı özgürlüğüne kavuşturacak ordunun ilk askeri,
ona bu yolu açansa ebedi Başkomutan
Mustafa Kemal'di.
19 Mayıs sadece bayram değildir, varoluşa
giden inancın ilk adımıdır!
“Yalnız bu hafta 3 kez dayak yedim.” dedim. “Hem de ne biçim. Yapmadığım şeylerden ötürü bile dayak yiyorum hep suç bende. Artık beni dövmeyi alışkanlık haline getirdiler”
“İyi ama niye yapıyorsun böyle?”
“Bütün bunları yapan aslında şeytan olmalı bir takım şeyler yapma isteği geliyor içimden ve yapıyorum bu hafta Nega’nın çitini ateşe verdim.
Sadece 20 şiir yazarak, dünya şiir tarihine geçmek; Hristo Botev
HAYRETTİN FİLİZ 12 Eylül 2016
“Uyandır tek tek her insanda, ey tanrım, gerçek özgürlük sevgisini,
Taksın canını dişine dövüşsün, halkı ezenlere karşı bir savaş ki bu, amansız.
Koma yaban ellerde sönsün yalım yalım yanan taşıdığım bu yürek.
Sesim boşa gitmesin, sesim
İstanbul Galata’daki, Karanlıkta Yemek organizasyonun düzenlendiği mekanın bekleme salonunda kalın bir Playboy cildi konukları karşılar.
Cinsiyeti ne olursa olsun konukların çoğu, şöyle çevreye kaçamak bir bakış attıktan sonra, o kitabın kapağının altında ne olduğuna dair meraklarını usul usul giderirler.
Meraklılarımız için sonuç ilk başta
Saat 07.46.Yine soğuk bir pazartesi sabahı.Uyandım.Her akşam uyanmamak üzere kapattığım gözlerimi bir kez daha açtım.Bu sabah sol yanım ağrıyordu.Hayır,bu sabah sol yanım daha çok ağrıyordu.Sen gittiğinden beri en çok bu sabah ağrıyordu.Çünkü bugün gidişinin yıldönümüydü.Beni ve seni her daim seven kalbimi bırakıp gidişinin yıldönümüydü.Ve kalbim
Dört mevsim gibiydin sevgili!..
Seni tanıdığımda çiçeklendi umutlarım.
Yıpranmış duygularıma bahar olmuştun.
Ben gülümsemeyi seninle öğrendim...
Yaz kadar sıcaktı sevgin,
Isınmıştı üşüyen yüreğim...
Mutluydum.. Biliyorum...
Bakışlarını kaçırdığın ilk gün,
Umut dökümü başlamıştı.
Sonbahar kadar hüzünlüydüm...
Hissetmiştim sanki sonun