Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
550 syf.
·
Puan vermedi
·
109 günde okudu
"Borç " kitabının incelemesi " Spoiler içerir"
Merhaba Değerli Okurlar, Bir David Graeber Klasiği bitirmiş olmanın sevinci var içimde. Bu kitap okuduğum birçok kitaptan ayrı bir konumda artık benim için. Şaşırtıcı tarih bilgilendirmeleriyle kitap adete insanı içine çekiyor ve bu kadar bilgi dolu bir kitabın , insanı zihni olarak yormayan anlatımı ise yazarın ayrı bir yeteneği olarak
Borç
BorçDavid Graeber · Everest Yayınları · 201568 okunma
336 syf.
6/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
Ah şu ataerkil toplumlar...
Ben bu seriye son kitabından başlama kararını nasıl verdim pek hatırlamıyorum açıkçası ama muhtemelen çok beğenildiği için merakımdan başlamıştım. Açıkçası herkesin incelemesinde verdiği puan ve yorumlar beklentimi çok yükseltmiş. İlk 150 sayfa boyunca falan niye bu kadar yüksek puan verildi diye sorgulamayı bırakamadım. Caelen ve Rionna'nın anlaşmalı evliliği ile başlıyor kitap. Tarihi bir kurgu olduğu için şaşırmamam lazım ama tabii ki oldukça ataerkil bir düzen var. Güçlü kadın karakterler okumaya alıştığım için olsa gerek ilk 150 sayfads cidden Caelen'e çok bilendim. Riaonna güçlü bir kadındı, kesinlikle tersini söylemek istemiyorum ama bazı şeylerin çok çabuk affedildiğini düşünüyorum. Rionna Caelen'in ona edepsiz demesini unutmuş olabilir ama ben unutmayacağım ğangğrnt Neyse ki sonradan Caelen de Rionna'yı değiştirmesinin ne kadar yanlış bir karar olduğunu fark ediyor, son 20 sayfada falan... Savaş sahneleri, kitap ilerlemesi ve karakter gelişimleri güzel olduğu için okuttuğunu düşünüyorum kitabın. Tarihi kitapların o zamanı tüm özellikleri ile yansıtması da beni okumaya iten bir ayrıntı oluyor, kürklü botlar gibi. Kitap Rionna'nın benliğini kaybetmemek için verdiği savaş için okunur ama benim beklentilerimi o kadar da karşılamadı.
Asla Bir İskoçyalı Sevme
Asla Bir İskoçyalı SevmeMaya Banks · Koridor Yayıncılık · 2014181 okunma
Reklam
Gök kubemizi 1923 te çaldılar… Harf İnkilabı isimiyle
Kendi Gökkubemiz Yahya Kemal Merhum'dan mülhem bir ifade. Biz Gökkubemizi nerede yitirdik, ne zaman yitirdik, nasıl yitirdik... …bunu buna başlayalım mı…? Bu soruyu sormak bile aslında, bu yolculuğun ilk adımlarından biri olmalı. Çünkü birçok insan Gökkubemizi kaybettiğimizin bile farkın da değil. Önce meseleyi doğru ortaya koymak lazım.
314 syf.
·
Puan vermedi
Frantz Fanon’a göre sömürge toplumların, özelde de neredeyse tümden sömürgeciler tarafından eritilmiş, ürkütülmüş, kendisi olmaktan çıkartılmış böylesine toplumların çok ciddi öz güven sorunları vardır. Kendilerine karşı, toplumlarına, halklarına ve de insanlığa karşı güvenleri yoktur. Güvenleri derin değildir. Bundandır ki hep korkak, sindirilmiş, ölgün, cansız varsa bir ruhları o da karartılmış bir haldedirler. İşte böylesine toplumlar kendi kaderlerini ellerine almaya başladıkları anlarda kendileriyle çok ciddi bir kavga içerisine girerler. Aslında ilk başkaldırıları sömürgecilere karşı geliştirilen başkaldırı değildir. Başkaldırıları kendilerine karşı geliştirilen başkaldırıdır. Ve sömürgecilere sıktıkları ilk mermi, sömürgecilere karşı kaldırdıkları ilk yumrukları, sömürgecilere karşı atıkları ilk tokatları yani gerçekleştirdikleri ilk eylemleri esasta kendisine karşı, yani sindirilmiş olan, şuur altına kayıpta tereddütlü kişilik olarak ortaya çıkan kişiliksiz yapısına karşı sıkılan, atılan ve vurulan mermi, yumruk ve tokattır. Frantz Fanon bu durumu “ilk kurşun teorisi” olarak adlandırıyor. Tıpkı Mbembe’nin Zenci Aklın Eleştirisi kitabında dediği gibi: “Onun düşüncesi volkaniktir ve aynı zamanda hem sekteye uğratmanın hem başkaldırının hem de umudun düşüncesidir. Fanoncu mantık yapısında düşünmek demek, durmadan, geri dönüşsüz biçimde, mücadele içinde ve mücadeleyle birlikte yaratılan bir dünyaya başkalarıyla beraber yürümek demektir.”
Yeryüzünün Lanetlileri
Yeryüzünün LanetlileriFrantz Fanon · Versus Kitap · 2020965 okunma
Endüstriyel Toplumlar
Endüstriyel toplum, fabrika üretimi düzeninin egemenliğinde bir sosyal örgütlenme biçimidir. (11) Endüstri devrimi, ünlü tarihçi Toynbee'yi izleyerek ifade edersek, ilk defa 18. yüzyılın ortalarında İngiltere'de ortaya çıkmıştır. Endüstri çağı, "en çok değişen ve en çok değiştiren çağ" olarak adlandırılmıştır. Freyer'e göre İngiltere'de endüstri toplumu altı dalga halinde gelişmiştir. Bunlar: (12) -Dokuma dalgası, - Demir ve çelik dalgası, - Ulaştırma çağı dalgası, - Kimya çağı dalgası, - Elektrik endüstrisi dalgası, - Benzin motorları çağı. Daha sonra bu dalgalara yedinci olarak, atom çağını eklemek yoluna gitmiştir. (11) Hirszowicz, M.; (1985); Indrustrial Sociology, St. Martin's Press, New York, s.1 (12) Freyer, H.; İndüstri Çağı, İstanbul, 1954, s.14-17.
Sayfa 143 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
192 syf.
7/10 puan verdi
Hata Nerede?
Öncellikle bu tarz kitapları okuyacak okur kitlesi en azından belli bir tarih, coğrafya ve batı ile doğu toplumları sosyolojik yaklaşımlarından bilgi birikimine sahip olmalı ve bu tek taraflı kanalize olmamalı ayrıca objektif düşünebilmeli. İnceleme yapmamayı düşündüm sonuçta profosyonel bir eleştirmen değilim fakat incelemeler ve diğer yorumlarda
Hata Neredeydi?
Hata Neredeydi?Bernard Lewis · Kronik Kitap · 20201,679 okunma
Reklam
168 syf.
·
Puan vermedi
Ee, Ne olacak şimdi ha?
Öncelikle Bu uzun yazıdan önce hazırladığım videoya buradan göz atabilirsiniz. youtube.com/watch?v=K1FIENB...
Anthony Burgess
Anthony Burgess
"İyilik içten gelir ve seçiliyor olmalıdır" Antony Burgess'in romanı Otomatik Portakal'ın dönüp dolaştığı mevzu tam olarak bu cümledir diyebiliriz. Roman bir distopyadır, insana dair bir umut
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,8bin okunma
Evrimin Kısa Tarihi
Başlangıçta... Mütevazı başlangıçlar... Yaşam çamur birikintilerinde kımıldanmaya başlayıp balıklara, sürüngenlere ve nihayet memelilere doğru evriliyor. Ardından sahneye insanlar çıkıyor ve gezegeni kolonileştirmeye başlıyorlar. Başlangıçta sümüksü madde vardı. Darwin'in, insanların insansı maymunların soyundan gelmiş olabileceğine yönelik
184 syf.
·
Puan vermedi
İlk kez yayımlandığı 1983'ten günümüze defalarca baskı yapmış ve okurla kurduğu yapıcı ilişkiyi kanıtlamış olan bu kitabında Engin Geçtan insan olmanın ikilemini şöyle anlatır: "Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar." Son yirmi yılın dünyasındaki sosyal ve maddi değişimler düşünülürse, kirpilerin birbirine daha da çok ihtiyaç duyduğunu, her kirpinin bu ikilem karşısında kendi cevabını bulması gerektiğini, tam da bu yüzden İnsan Olmak'ın bugün daha da güncel olduğunu söyleyebiliriz. (Arka Kapak)
İnsan Olmak
İnsan OlmakEngin Geçtan · Metis Yayınları · 201923bin okunma
Çayönü. Oylum Höyük. Titriş (Batı Kürdistan'da). Jarmo, Tepa Gewre (Orta Kürdistan'da, Ganj Dara ve Giyan (Güney Kürdistan'da) gibi bölgeler, Eriha ve Yahudiye ile birlikte, gezegen üzerindeki ilk şehirli toplumlar olmuşlardı, her ne kadar bu şehirler" cüzi bir büyüklüğe (1000-1500 kişi) sahip ol salar da. Dünyanın geri kalan kısımlarının çoğu elbette bu dönemde mağara yaşamıyla sınırıydı.
Reklam
İbn Teymiyye, tıpkı diğer selefîler gibi kelama temelden karşı çıkar. Ona göre kelamcılar iki noktadan yanlış hareket etmişlerdir: Akideye bakış tarzları ve metodları.Kelamcılar, akideye sadece rububiyet hususunun ispatı ve bu­nun için ispat veya reddedilmesi gereken sıfatların tesbiti noktasından yaklaşmışlardır. Oysa bu yanlıştır. Çünkü peygamberlerin gönderildiği toplumlar, Allah'ın varlığını ve sıfatlarını inkar etmiyorlardı.*" Hz. Peygamber'in ilk daveti de "Allah'tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed onun elçisidir."olmuştur. Zira müşrikler, yaratıcı Al­lah'ı kabul ediyor fakat ona itaatte şirk koşuyorlardı.
Saint-Simon'a göre "toplumlar iki manevi kuvvete tabidirler. Bu kuvvetler aynı yoğunluktadır ve bir toplumu sırasıyla etkisi altına alırlar. Bunlardan biri alışkanlıkların oluşturduğu kuvvettir, diğeriyse yeniyi arama özleminden kaynaklanan kuvvet. Zaman içinde alışkanlıklar yozlaşır, çünkü ortaya çıktıkları zamanki şartlarla toplumun yeni ihtiyaçları birbirinden farklıdır. O zaman da yenilik ihtiyacı kendini hissettirir ve bu gereksinim, toplumun yeniden şekilleneceği zamana kadar sürecek devrimci bir ortam hazırlar."
662 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
'' Coğrafya kaderdir. " İbn Haldun
Benim vardığım temel sonuca göre, toplumlar farklı anakaralarda farklı şekilde gelişmiştir, bu insan biyolojisindeki farklardan değil, anakaraların çevre koşullarındaki farklardan kaynaklanır. İleri teknoloji, merkezi siyasal örgütlenme ve karmaşık toplumların başka özellikleri, ancak yiyecek fazlasını biriktirme kabiliyetine sahip, yerleşik nüfuslu toplumlarda ortaya çıkabilirdi yiyeceklerini sağlamaları, MÖ yaklaşık 8500 yıllarında ortaya çıkan tarıma bağlı olan toplumlarda. Ama tarımın ortaya çıkması için gerekli evcilleştirilebilir bitki ve hayvan türleri, bütün anakaralara pek de eşit biçimde dağılmış değildi. Evcilleştirilebilir en değerli yaban türler yerkürenin yalnızca dokuz noktasında toplanmıştı, böylece bu bölgeler ilk tarımın anayurdu oldular. Bu bölgelerin asıl halkı böylece tüfekleri, mikropları ve çeliği geliştirme konusundaki yarışa önde başladı. Bu bölgelerde yaşayanların hayvan varlıkları, tarım ürünleri, teknolojileri, yazı sistemleri, bunlara ek olarak dilleri ve genleri, eski ve yeni dünyaya egemen oldu.
Tüfek, Mikrop ve Çelik
Tüfek, Mikrop ve ÇelikJared Diamond · Tübitak Yayınları · 20167,6bin okunma
Sanat, zengin için midir?
Temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra toplumlar artı değer üretmeye başlarlar tezi, biraz tarihsel determinizmin Marksist çağrışımları olan bir yanlış okumaya dayanır; biraz da ilerlemeci tarih perspektifinin yansımasıdır. Çünkü modern arkeoloji ve antropoloji ısrarla toplumların ilkel imkânlarla başladıklarını, daha sonra gelişmiş seviyelere ulaşarak alet edevat, teknik, sanayi vs. ürettiklerini anlatır. Dolayısıyla bu hikâyeye göre ilk insan, ilkel bir insandı, insanlık serüveni de ilkellikten karmaşıklığa doğru yol alıyor. Bu okumada insanın dini inanç ve ibadet mertebesine gelmesi bütün temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra olması gereken bir şeydi. Ama Göbeklitepe bu tezi tersine çevirdi. On iki bin yıllık tarihi olan bir dini ibadet mekânı ortaya çıktı.
Bazı toplumlar neden yazıya daha geç geçti?
İlk yazı (kayıt tutmak, krallık propagandası gibi) o siyasal kurumların gereksinimlerine hizmet etti, yazıyı kullananlar yiyecek üreten köylülerin yetiştirdikleri depolanmış yiyecek fazlasıyla beslenen tam zamanlı bürokratlardı. Avcı/yiyecek toplayıcı toplumlar hiçbir zaman ne kendileri yazı diye bir şey geliştirdiler ne de başkalarından aldılar, çünkü ilk yazının kullanılacağı kurumlardan da yoksundular, yazıcıları beslemek için yiyecek fazlası üretmeye yarayacak toplumsal ve tarımsal düzeneklerden de.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.