Gençlere Öğütler
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Sayfa 63Kitabı okudu
Sıkıntı ve keder bize Hz. Âdem (a.s)'dan miras ...
Hz. Âdem (a.s) Cebrail'e (a.s); "Ey Cebrail, tevbem kabul buyrulduğuna göre, bundan sonraki durumumu öğrenmek istiyorum?" dedi. Bunun üzerine Ulu Allah (c.c) vahiy yolu ile Hz. Âdem'e şunları bildirdi; "Ya Adem! Soyundan gelenlere, sen sıkıntı ve kederi miras bırakıyorsun. Ben de onlara tevbeyi miras sayıyorum. Onların içinden hangisi bana dua ederse, senin dileğini nasıl yerine getirdimse onun da duasını öylece kabul ederim. Kim benden günahlarının bağışlanmasını isterse, bağışımı ondan esirgemem. Çünkü ben; bana el açanların en yakını ve dileklerinin karşılayıcısıyım. Günahlarından tevbe edenleri, duaları kabul edilmiş, sevinçli ve güler yüzlü olarak kabirlerinden çıkarıp Mahşer'e yolcu ederim."
Sayfa 98Kitabı okudu
Bekir İbn-i Abdullah el-Muzinî (r.h) der ki; "Gülerek günah işleyen kimse, ağlayarak cehenneme girer."
Sayfa 342Kitabı okudu
Gazali’nin ders aldığı söz;
“Elinden kağıt parçaları alınınca cahil kalıyorsun. Bilgi böyle mi olur?
Cüneyd-i Bağdadi (rahimehullahu) der ki; "Allah'a ancak yine Allah'ın sayesinde ulaşılabilir, Allah'a ulaşmanın yolu da Peygamberimizin (s.a.v) yoludur."
Ahmed el-Hivarî (rahimehullahu) der ki; "Sünnete uymaksızın işlenen her amel batıldır."
Nitekim Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur; Şir'atü'l-İslâm'da bildirilmiştir;
"Sünnetimi yozlaştıranlar şefaatimden mahrum kalırlar."
Sayfa 55Kitabı okudu
“ Ey sırların kimyasını öğrenip iyilerin yolunda gitmek isteyen! Eğer kendi nefsinden haberdar olmak istersen, bil ki, seni yaratan Allah Teâlâ sende iki şey yaratmıştır: Biri zahirî, diğeri batıni. Zahiri olan göz ile görülebilen beden : El, ayak gibi. Batınî olana da hazan nefs, bazan ruh ve bazen da kalp derler. Senin hakikatin bâtını yönündür.”
GENÇLERE ÖĞÜTLER..
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Akllı kimse, önce doğruyu tanır, sonra söylenen söze bakar. O söz hak ise, kabûl eder. O sözü söyleyen, ister bozuk düşünceli, ister doğru düşünceli olsun. Hattâ akıllı kimse, doğru olanı sapık düşüncelilerin sözleri arasından alıp, çıkarmaya çalışır.
Cabir Ibn-i Abdullah el-Ensarî (rahimehullah) der ki; Peygamberimiz zamanında dedikodu olunca derhal kokusu duyulurdu, çünkü gayet seyrekti. Fakat şimdi dedikodu öyle çoğaldı ki, bütün burunlar koku ile doldu, o yüzden artık kokusu fark edilmez oldu.
Sayfa 119Kitabı okudu
Bir görüşe göre; "Göz, kulak, dil, karın, edep yeri, el ve ayaktan ibaret yedi vücut âzâsına karşılık cehennem de yedi kat olarak yaratılmıştır. Çünkü günahlar bu organlardan çıkmaktadır, o yüzden onların varacağı yer de yedi katlı olarak yaratılmıştır."
Sayfa 331 - 50. BÖLÜM|CEHENNEM MEYDANI VE CEHENNEM AZABI HAKKINDAKitabı okudu
Hâtim el-Esam (Rahmetullahi aleyh) demiştir ki : "Acele etmek şeytandandır; ancak şu beş şey bunun dışındadır.
Misafire ikramda bulunmak, ölüyü kefenleyip defnetmek, evlilik çağı gelen (ve münasibi bulunan) bekâr kız veya erkek çocuğunu evlendirmek, borcunu ödemek, günahlarından tövbe etmek."
Sayfa 33 - semerkand yayınlarıKitabı okudu
Şunu kesin olarak anladım ki bir ilme son haddine kadar vakıf olmıyan kimse o ilimdeki bozukluğa vakıf olamaz.
Bişr el-Hafi "Şöhreti sevenin dini gider, rezil olur" demiş.
Sayfa 246
Halkın çoğunda bu durum hâkimdir. Bir sözü, kendilerinin iyi bildiği bir kimseden naklederek söylesen, o söz bâtıl da olsa hemen kabûl ederler. Değersiz ve kötü bildikleri bir kimseden doğru bir sözü nakletsen reddederler. Hakkı dâimâ kişiyle ölçerler. Kişiyi hakla ölçmezler. Bu durum, büyük bir dalâletdir.