Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
ferman gelmiş ferman, ferman! ferman gelmiş denilmiş ki atlantikaşırı telefonlardan kazınsın deniz sudan dönsün sülün kızartması tütsün bıldırcın bah çalsın brahms oynasın "dağ başını duman almış" mundar ırmak durmaz kokar koka koka kenti geçer varır köylere dağılır köyde inek sağılmaz köyde köylü kentte işçi bir imam gelir üfürür katarı çeker götürür çıplak kavaklarda 70 baharı erkenci bâdemleri haşladı soğuk
Sayfa 67
Mali ibadetleri terk ve bedeni ibadetlerle yetinenlerin aldanması
Başka bir grup; belki helâl mal kazanır, haramdan kaçınır ve mallarını camilere harcarlar. Ancak bunlar da şu iki yönden aldanmaktadırlar: Birincisi; riya, övülme ve şöhret isteği. Şöyleki; belki yakınında veya beldesinde fakirler vardır ve malı onlar için harcamak daha önemlidir. Şehirde çok sayıda mescid vardır. Ama asıl maksad, bu mescidlere
Reklam
Gösteriş ve şöhrete kanıp aldananlar
Başka bir grup; belki helâl mal kazanır, haramdan kaçınır ve mallarını camilere harcarlar. Ancak bunlar da şu iki yönden aldanmaktadırlar: Birincisi; riya, övülme ve şöhret isteği. Şöyleki; belki yakınında veya beldesinde fakirler vardır ve malı onlar için harcamak daha önemlidir. Şehirde çok sayıda mescid vardır. Ama asıl maksad, bu mescidlere
Muhterem Dedem. Ben sizi düşündüğümde aklıma Hz. Yakup ve Yusuf gelirdi... Mevlana ve Şems gelirdi... Kim kimin evladı, kim kimin babası belli olmazdı. Kim kimin mürşidi kim kimin müridi anlaşılmazdı. Reyhanları kokladığında, ceddin imam Hüseyin'i koklarmış gibi koklardın. Gül, nergis ve reyhan senin şiirlerindi. Sen Resullullahı özleyen ümmetin umidiydin, ümitlerimiz senin nazarında diriydi. "Allah dostlarına ölü demeyin," buyurmuştu Gül peygamber; sen ölmedin ölen bizlerdik. Sen ömür boyu yürüdüğün, her daim hazırlığını yaptığın yerdeydin. Sen yaşarken ruhunu zaten Allah'a teslim etmiştin, işte senin dirildiğin yerdeyim. Ruhumu ruhuna uzatsam aşk üzerine bir düğüm atar mısın?
Nesil yayınlarıKitabı okudu
..... (Şerif Hüseyin'in) Türklere söylemediği, başlıca Arap önderlerine gizlice haberci gönderdiğidir. Kendi planını açığa vurmadan, onların savaş hakkındaki görüşlerini, eğer gerçekten İngilizlerin uzattığı yemi yutup bir ayaklanma başlatırsa, verecekleri tepkiyi öğrenmek ister. Habercileri kısa sürede cevaplarla döner. Şeyhlerden biri, İbni Suud tehlikesine karşı savaşta Türk- lerden yararlanmaktan yanadır: Osmanlı desteğinin karşılığında cihat ilan etmeye hazır olacaktır,¹ yine de şerife duyduğu sevginin sürdüğünü ekler. Bir başkası, İmam Yahya, renk vermez. Ne var ki İbni Suud da dahil, diğer hepsi Osmanlılar karşısında İngiltere'yi destekler. Suud, Hüseyin'e Osmanlıların cihat çağrısını görmezden gelmesi için ısrar eder.² Mekke şerifi Osmanlılara karşı harekete geçerse, büyük Arap reislerinden biri veya ikisi girişimi onaylamayacak, ancak hiçbiri karşısına çıkmayacaktır.
İyi bir imam olmak için önce iyi bir Haham olmak şarttır.
Reklam
Said b. Cübeyr'den rivayet edildiğine göre, Abdullah b. Abbas şöyle dedi: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hasan ile Hüseyin'e: 'Allah'ın tam olan kelimeleriyle sizleri her türlü şeytana, her türlü zararlı hayvana ve her türlü kem göze karşı (Allah'ın) sığınağına emanet ediyorum.' Ardından şöyle derdi: Atanız da İsmail ile İshak'ı böyle dua ederek Allah'ın korumasına emanet ediyordu. Buhari, Ahadis'ul-Enbiya 10, Ebú Davud, Sünnet 20, Tirmizi, Tıbb 18, İbn Mace, Tibb 36, Müsned c.1 s.270
Sayfa 102
Eslem, Kerbela'da bulunan Türk asıllı bir köleydi. Güzel Kur'an okumasıyla, Arap dilini ve şiirlerini iyi bilmesiyle öne çıkıyordu. Aynı zamanda İmam Hüseyin'in katipliğini yaptığı da bildirilmiştir.
Sayfa 55 - Medine.netKitabı okudu
Nitekim, taşralı bir Arab, Muhammed İbni Ali İbni Hüseyin'e (Rahi-mehultah) "Sen Allah'a ibadet ederken O'nu görüyor musun?" diye sorar. Muhammed İbni Ali "Tabii! Öyle olmasa görmediğim kimseye niye ibadet edeyim" diye cevap verir. Taşralı Arab. "O'nu nasıl olabiliyor da görüyorsun" diye sorar. Muhammed İbni Ali ona der ki: "Göz bebeklerinin karşılaşması mânâsında O'nu gözler göremez, fakat gerçek iman sayesinde kalbler görür. Duyu organları vasıtası ile idrak edilemez, çünki insanların bir benzeri değildir. Ayetleri ile tanınır, alâmetleri aracılığı ile sıfatları tezahür eder, beşerî hüküme cümlelerinin ötesindedir. İşte O yerin ve göğün ortaksız tek ilâhıdır."Muhammed İbni Ali'nin cevabını dinleyen taşralı Arab, bu sözlere "Allah, peygamberliği nereye havale edeceğini çok iyi bilir" diye karşılık verir.
Sayfa 126 - Çetin Yayınevi
Reklam
âl: 1. aile, evlâd, çoluk çocuk; âl-i Nebî, âl-i Rasûl, âl-i Abâ = Fahr-i Kâinât (sallallâhu aleyhi ve sellem) efendimizin aileleri ki Hazret-i Nebî-i Zîşân’la Cenâb-ı Murtaza ve Hazret-i Fâtıma ile İmam Hasan ve Hüseyin efendilerimizden mürekkep add olunur. 2 sülâle, hânedân: âl-i Osman = selâtîn-i izâm-ı Osmâniye.
Ömrünün önemli bir bölümü (52 yıl) Emevî idaresi altında geçmiş olan Ebû Hanife'ye göre Emevî yöneticileri meşru olmayan yöntemlerle ve haksız olarak idareyi ele geçirmişler ve halka haksızlık ve zulüm yapmaktadırlar. Bunlara karşı mücadele veren Hazreti Ali'nin çocukları ve torunları (Ehl-i Beyt) ise haklıdır. O, özellikle Hazreti Hüseyin'in torunu İmâm Zeyd b. Ali (ö 122)'den yana olmakla beraber, Ehl-i Beyt'in diğer kolu olan Imâmiyye'nin ise siyasî görüşlerini reddetmektedir. O, yukarıda da temas ettiğimiz üzere, Abbâsîlere önce ümit bağlamış, fakat daha sonra bunların da Emevîlerden pek farklı olmadıklarını görünce onlardan da uzaklaşmıştır. Abbâsîler de onu sistemlerinin içine çekmeye çalısmışlarsa da onlara da asla boyun eğmemiş, onun bu onurlu ve dik duruşu ne yazık ki hayatına mal olmuştu. Ebû Hanîfe, daha sonraki dönemlerde kendi adına ortaya konmaya çalışılan "zâlim de olsa ululemre/emir sahibine/yöneticiye itaat etme görüşü ile hiçbir ilgisi olmadığını bu şekilde ortaya koymuş bir âlimdir. Zira o, İslâm'da hiç kimseye kayıtsız şartsız itaat prensibi diye bir şey olmadığını çok iyi bilen büyük İslâm düşünürlerinden biridir.
Sayfa 218 - Rağbet YayınlarıKitabı okudu
1.477 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.