Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Tekinsiz Yolculukların Kitabı: Cıs
“Cıs” Hakan Sarıpolat’ın ilk kitabı. İthaki Yayınevi’nden çıkmış ve sekiz öyküden oluşuyor. Kitabın girişinde yazar Marquez’e “Gerçek anılar, belleğin hayaletleri gibi görünüyorlardı bana, sahte olanlar ise gerçekleri bozacak kadar inandırıcıydılar.” epigrafıyla selam vererek onun izinde, büyülü gerçekçi öykülerin uçsuz bucaksız dünyasında
Kendi benlik arayışında Lili'yi bile arkasında bırakan bir adam Aden,
"Demezler mi hep,belirsizliğe atlamadan ne sana yol gösteren olur ne de yol olur?"
Aden'in eline bıraktığı bir Baykuş taşı ile yaşadığı hayatı arkasında bırakıp çıktığı yolculukta ruhunu arayan bir kadın Lili,
"40 gün sürecek olan bu
OKUNULASI BİR ESER
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın. Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya. Kapıları sırlara açılan bir kent.Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar..
Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı.Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu... Ölümün yok edemediği bir sevda. Yıllara
Her şeyin fazlası fazladır.Kibirlenme bugün varsın yarın yoksun…
“...insan ruhunu yitirdikten sonra dünyalar onun olsa neye yarar.” Hiçbir bayağılık yoktur ki insanın hayatını alt üst etmesin. Hiçbir sevgi yoktur ki insanın kalbini taşlaştırmasın ve aşırı olan hiçbir iyi niyet yoktur ki insan bedelini ödemesin.
Kötülüğün şekle yansıyan, insan uzuvlarına tezahür eden, göz kenarlarına, dudak kıvrımlarına yerleşen bir yanı vardır. İyiliğin, güzelliğin, şefkat ve merhametin tabiatı gereği nasıl bir ışıltısı ve sıcaklığı varsa çürümüşlüğün de kanıtlanamaz bir şekli, kokusu vardır bedende. Dorian, ressam dostu Basil’in çizdiği portresinin kendi yerine yaşlanmasını diler, hep genç, duru ve masum kalması karşılığında ruhundan vazgeçer.
Güzellik ve gençlik uğruna Dorian'ın dileğinin gerçekleşmesi, yüzündeki güzelliğine karşıt içindeki kötülüğün yaşamını ele geçirmesini sağlar. Paranın, dostlarının, güzelliğinin karşılığını benliğini kaybetmekle öder. Yaşamın çekiciliğini nefsin doyumunda arayan Dorian, portresini yapan dostu Basil ile arkadaşı Lord Henry'nin onu tamamen değiştiren kişiler olduğunu zamanla anlar. Kendi portresinin yavaş yavaş şeytanileşmiş bir görüntü almasını ve kendisinin daima genç ve güzel kalışını izler. Mutlaka tavsiye ederim..
106 syf.
1/10 puan verdi
Öncelikle söylemem gerekir ki, kitap çok ilginç yollarla elime geçti. Ben de bu yüzden ilk önce okuyan insanların görüşlerine bakmak istedim, zaten kitabın ilk kısımlarında da bunlardan birkaçını görebilirsiniz. İtiraf etmeliyim, yazar nasıl bu kadar becerikliyse artık, kitabı ağlayarak okuyanlar mı dersiniz, bu kitap sayesinde "doğru
#okudumbitti #parfümündansı #tomrobbins #ayrıntıyayınları
Hayatım boyunca kokuların büyüsüne kapılmış ve ona inanmışımdır. (tabi bunların içerisinde pancar yoktu )
İnsanlar hissttektikleri gibi, yaşadıkları gibi kokarlar diye düşünürüm hep psikolojiktir bir gerginliğin kokusu sezilir Pan'da öyle yaşıyordu ki yarı insan yarı bir keçi Hz
Sadık Hidayet'in Kör Baykuş'u dün gece bitti. Sanki kitabın güçlü kolları vardı ve beni omuzlarımdan tutup öyle sert ve hızlı bir şekilde sarstı ki, deyim yerindeyse tam anlamıyla allak bullak oldum ve hâlâ kendime gelebilmiş değilim.
Kısacık bir kitapla okuru bu hale getirebilmek için bedeninin değil, yazar rûhunun eliyle yazmış olmalı.. Öyle derin, öyle erişilmez bir yerlerden süzülüp gelmişti ki cümleler... sayfalar yanağınızda sağlam bir tokat olup patlıyordu ve siz acıya aldırmaksızın gönül rızası ile diğer yanağınızı çeviriyordunuz..
Kör Baykuş'u okuduktan sonra kızdım Sadık Hidayet'e, Stefan Zweıg'ın okuma olanağımızı elimizden aldığı, yazacağı nice eserler için kızdığım gibi kızdım.
Sonra dedim ki kendi kendime: Bu kadar derin ve hassas bir ruh, güzellikleri arayan, bulamayan, ümitsizliğe düşen, acı ve kederi yoğun bir şekilde hisseden bir insan nasıl dayanabilirdi ki..
Émile Zola beni bu rûh halinden Yaşama Sevinci ile çıkarmak istedi. Bu davete kayıtsız kalmam mümkün değildi gerçi ama tabiri caizse kitap tereddüt etmeme fırsat bırakmadan bir alıcı kuş gibi pençelerini omuzlarıma geçirip göğe yükselmeye başladı. Bakalım Émile Zola beni Yaşama Sevinci ile nasıl bir yolculuğa çıkaracak. Hoşçakal Sadık Hidayet, hoşçakal Kör Baykuş..
Ve, ben, kitapların kanatlarına tutunmadan nasıl yaşanır, kitapların ipine sımsıkı sarılmadan karanlık kuyulardan nasıl çıkılır, göğüs kafesini kitap sayfalarının kokusu ile doldurmadan nasıl nefes alınır hiç bilmiyorum..
Bir şiirin ahengi var.Kulaklarınıza gelen dalga sesleri,yanaklarınızı yalayan şubat ayazı,İstanbul'un kalabalık metrobüsündeki o insan kokusu telaşı hepsini içinde barındıran bir armoni.Geçmişin sırlı duvarlarını yıkan bir aşk ve hayatına amaç arayan bir kadının yan yana yürümesi.Bu hayatta hiçbir şey tesadüf değildir eğer bir insan hayatınıza girmişse ya da çıkmışsa mutlaka bir nedeni vardır.Ölümler,savaşlar da nedensiz değildir tek kişinin nedeni binlercesine mâl olur.Nadia ve Max'de nedenlerin kurbanı oldular.İnsan doğduğu toprakları seçemez devletini seçemez baş kaldırsa başı ezilir savaşı seçemez ama hepsinin sonuçlarını yaşar tıpkı Nadia ve Max gibi.Bu topraklar Max ve Nadia'nın ki gibi binlerce meselle dolu.Birden fazla olayın aynı zamanlarda yaşandığı bu coğrafya da aşklarda en az bu topraklar kadar hareketli ve harlıydı. Kitapta şöyle bir cümle geçiyor "Hiçbir iktidar masum değildir."Ne kadar da doğru yasaklar kurallar sınırlar çizen iktidar yüzünden nice aşklar yarım kalıyor nice çocuk yuvasız nice insan yarım kalıyor.Serenad inişli çıkışlı yol gibiydi bazen sadece kumların yumuşaklığını hissediyorsunuz bazen de sol yumruğunuzu havaya kaldırıp boğazınız yırtılırcasına bağırmak baş kaldırmak.Ben karmakarışık duygularla okudum Serenad'ı umarım sizde okurken bunu hissedersiniz.
Koku kitap yorumu
Selam arkadaşlar
Koku Patrick Suskınd
12 yıl oldu sanırım filmini izledim önce.. Kitabı okuyalı 2 sene oluyor..
Kitabımız adından da anlaşılacağı gibi insan kokusu ile ilgili, karakterimiz Grenouille en pis kokuların içinde doğup, en güzel insan kokusunu arayan, kendi hissiz ancak burnu aşırı duyarlı olan, görmediği sevgi ve ilginin de eklenmesiyle ruhsuz bir insandır..
Bu ruhsuzluğun içinde aşırı duyarlı koku gücünü hisseder ve kendine bir yaşam amacı bulur.. İnsanların yağından en güzel kokuyu yapmaya çalışır... Çünkü kendi kokusu yoktur.. Bunu farkettiğinde kendine en uygun kokuyu yapmaya çalışır.. Ve tüm insanları etkileyen mucizevi kokuyu yapar.. Herkes büyülenmiş gibidir.. Tıpkı şimdi para, şöhret, şehvet, siyaset, internet, telefon, yobazlık, düşünmeme, özenti.... Vb.. birçok olay ve kavramdan büyülenmişcesine etkilenmemiz gibi...
Kitabın güzel bir tarafı da her insan vücudunun karşı tarafa farklı, itici, güzel gelen kokusunu, birçok bitki, çiçek türünün kokusunu, bizi birbirimize çeken kokuları, bu kokuların oluşmasını çok Keyifle anlatıp bilgi veriyor olması...
#bookblogger#koku#kitapönerisi#kitaptavsiyesi#okudumbitti#neokudum#modernklasikler#bookreader#kitap#eylül#sonbahar#flatlay#kitapyorumu#instagood#bookstgramturkey
