.....Hakan Gunday.....Kinyas ve Kayra....
Kitabi tavsiye eden
Agil arkadasa tesekkur ederim.......
Hakan Gundayin bir daha boylesine bir kitap yazamayacagi gerceginin aklimda dolastigi ve bundan dolayi uzuntu duydugum harika kitap......
Bitirilip bir kenara bırakılamayan, üzerinden zaman geçince tekrar okuma isteği uyandıran kitap ve müthiş
Şiir çok öznel bir sanat
Bir şairi sevmek de öyle
Herkes yaşamışlığındaki kadar ad olur bir dizeye
Herkes hatırlattıkları kadar sahip çıkar bir şairin ardında bıraktıklarına
Mesela ben bazen hangi satırda hangi dünyalara gidip geliyorum tahmin bile edemezsiniz.Hangi kelime çıkarıyor sandığımdan çocukluğumu hangi rast geldiğim kelimede asıyorum askıya gençliğimi inanın hiç bilemezsiniz.
Şiir yazan biri olarak sadece okuyup geçemiyorum şiir kitaplarını... Birçok şeyi seviyorum ona dair ama en çok kaybolmak keyif veriyor bana şiirde...
Herkesin güle aşık olduğu bir yerde dikene koşan yüreğim böyle söylüyor...Gizli olan hep en cezbedicidir, örtünen hep en güzel...Bulmak ve bulunmak istiyor benim dünyamda şiir ...
Şimdi Didem Madak için bir paragraf açayım biraz da:))
Daha önce tanışmıştım kendisiyle ruhumun buluştuğu pek çok cümlesi var kendisinin fakat baştan sonra alıp ilk kez okudum bir kitabını.
Bir kere her şiirin bir hikayesi var dolu dolu bu bile bir yetiyor insana. Zaten şöyle diyor tanıtımda:
"Bu kitapta yer alan şahıs ve mekânların gerçekle alakaları tamdır. " Bu alaka arayışı diri tutuyor işte her dizede insanı.Mesela acaba kim bu Ayla abla diye merak ediyorsun en derinden, kim verdi acaba o cevşeni korunsun diye?
...
Ben Aşkı da ölümü de özlemi de çok sevdim onun ağzından dinlerken, muhtemelen tüm kitaplarını bitireceğim birkaç güne :))
Şunu da eklemek isterim haddim olmayarak; oldukça eski bir şeylerin kokusu ve tadı var Onda...Yeni şiirin günahına çok az bulaşmış gibi
Mevzu hadis uydurma hadis demek. Yaşar Kandemir Hoca bu konuda yazılan kitaplardan sık sık kaynaklar göstererek kanayan bir yaraya dair çalışma yapmış. İnternet ortamında sık sık hiçbir kaynağa dayanmayan hadisler görüyoruz. Tarih boyunca Peygambere söyletilen ancak dudaklarından dökülmeyen onca söz nakledilmiş. Bu sözlerin doğrularını
“henüz nereye kaybolduğu anlaşılamayan Güvercin’den aklını yitirerek karın neden yağdığını sorup duran Cennet’in oğluna, bekçiye, Rıza’ya, hangi kızın saçına okuyup üflediğini bilmeyen imama, hâlâ ilçeden dönemeyen muhtara, hatta yıllar önce nereye gidip yıllar sonra nereden geldiği bir türlü çözülemeyen Cıngıl Nuri’den eviyle muhtarlık arasında
MİLLİ SINIRLAR İÇİNDE VATAN BİR BÜTÜNDÜR,BÖLÜNEMEZ!!
“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı uzanan
bu memleket bizim
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar
çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen bir toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim..
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman