Barbie Savaşa Gidiyor
Dünya üzerinde bir milyardan fazla Barbie bebek var. Onlardan daha kalabalık olan tek ulus Çinliler. Dünyanın en sevilen kadını ondan eksik kalamazdı. İyi'nin Kötü'ye karşı savaşında, Barbie askere yazıldı, selamını çaktı ve Irak Savaşı'na gitti. Savaş cephesine kendi bedenine göre dikilmiş ve Pentagon tarafından gözden geçirilip onaylanmış karacı, denizci ve havacı üniformalarıyla vardı. O sık sık meslek, saç şekli ve kıyafet değiştiriyor. Daha önce de, şarkıcı, sporcu, paleontolog, dişçi, astronot, itfaiyeci, dansçı ve daha bir sürü şey oldu. Her yeni iş yeni bir 'look' ve bütün dünyadaki kız çocuklarının satın almak zorunda oldukları yeni bir gardırop gerektirdi. 2004 yılının şubat ayında, Barbie erkek arkadaşını da değiştirmek istedi. Onu plastik günahı işlemeye davet eden Avustralyalı bir sörfçünün cazibesine kapıldığında, yaklaşık yarım asırdan beri mükemmel vücutlu Ken'le birlikteydi. Mattel şirketi ayrılık haberini resmi olarak duyurdu. Bu tam bir felakete yol açtı. Satışlar bıçak gibi kesildi. Barbie uğraş ya da kıyafet değiştirebilirdi ve değiştirmeliydi de, ama kötü örnek olma hakkı yoktu. Bunun üzerine Mattel şirketi, ikilinin barıştıklarını resmi olarak duyurdu.
Irak Savaşı, Batı’nın petrolünü Doğu’nun kumları altına koymuş olan Coğrafya’nın yaptığı hatayı düzeltme ihtiyacından doğdu. Ancak hiçbir savaş şunu dürüstçe itiraf etmez: -Çalmak için öldürdüm.
Sayfa 360
Reklam
Bilimsel Aldatma!
1128 akademisyen "Bu suça ortak olmayacağız," diye bildiri yayınladı. Suç dedikleri Diyarbakır Sur, Cizre, Nusaybin gibi yerlerde PKK'nın "Kobani tipi ayaklanması" idi. Akademisyenlerin bildirisini okudum. Dedim ki, "Nereden biliyorlar?" Evet ... Bölgede olan bitenin bilgisini nereden ediniyorlar? Bunu
Sayfa 132 - Kırmızı Kedi Yayınevi 1. Basım 2016Kitabı okudu
Sokodé ve çevresine saldırmayı planlıyordu çünkü o bölgedeki altın ve elmas madenlerini ele geçirmek istiyordu . Ama elbette bunu açıklayamıyor ve bir zamanlar Irak'ı petrol için işgal etmiş ABD gibi çıkaracağı savaş için bir neden uydurmaya çalışıyordu " Demokrasi götürüyoruz ! " diyemeyeceği için de bir din savaşı çıkarmanın mantıklı olduğunu düşünüyordu .
Sayfa 166 - Doğan Kitabevi 27 baskı Ekim 2021
Amerikan askerlerinin Ebu Gureyb Hapishanesi'nde yaptıkları işkenceler ortaya çıktığında, ortalıkta dolaşan fotoğraflardan birinde çırçıplak, boynunda bir iple, dört ayak üstünde yürümek zorunda bırakılan bir mahkûm ve yüzünde muzafferane bir gülümsemeyle ipinden tutan bir kadın asker görülüyordu. Bir Amerikan televizyon kanalına yorum yapmaya davet edilen bir Ortadoğu uzmanı izleyicilere, o resimlerin İslam âleminde yarattığı dehşeti anlayabilmek için, İslamiyette köpeğin hakir görülen bir hayvan olduğunu bilmek gerektiğini söylemişti. Öylece kalakaldım. Demek ki, İrlandalı ya da Avustralyalı bir mahkûm dört ayak üstünde yürümeye zorlansa, boynuna bir ip geçirilip bir hapishanenin koridorlarında çırçıplak dolaşmak durumunda bırakılsa, buna söylenecek bir şey yoktu, zira İrlanda'da ve Avustralya'da köpekler hakir bir hayvan olarak görülmüyor, öyle mi? Üstüne üstlük, bunları söyleyen Irak Savaşı'na karşı sürekli mücadele etmiş, dürüst, cesur bir akademisyendi. O söyleşide, yurttaşlarından bazılarının yarattığı zulmü ortaya koymak istiyordu saflıkla. Dolayısıyla, burada tartıştığım şey, onun niyeti değil, bilinçsizce dile getirdiği ve İslamiyetle ilgili her şeyi başka bir gezegendenmiş gibi ele almaya dayanan düşünme tarzı.
İslamiyet'i Arap milliyetçiliğiyle karıştıranlar okusun.
Bazıları halifeliği kaldırmamızın öteki İslam ülkelerinde kötü yankı ve etkilere sebep olacağını sanıyorlar ki, bu çok yanlıştır. Dünya Savaşı'nda İstanbul'daki Halife'nin Kutsal Savaşa Çağırma Buyruğu'na hiç bir İslam ülkesi katılmamıştı. Irak'ı, Suriye'yi ve halifeliğin merkezi İstanbul'u Hindistan'ın Müslüman askerleri işgal etmedi mi? Şeyhülislamlarımız Malta'da tutsak iken hiç bir İslam ülkesi yardıma koştu mu? Kaldı ki, Müslümanların birbirlerine yardım etmesi için bir halifenin varlığı da şart değildir. Müslümanların birbirlerine yardım etmesi, din gereğidir. Bu zorunluluk, bir kimsenin 'halife' adı ile bir makamda oturmasından ötürü değildir. Çünkü İslamiyet'te ruhaniyet (ölen kutsal kimselerin ruhlarının devamı niteliğindeki kişilerin saygı görmesi) yani buna dayanan bir hükümet yoktur. İslamiyet'te tek kutsal kavram 'hak'tır. Onun içindir ki, Peygamber 'Allah'ım! Benim mezarımı, tapılır put yapma' diye dua ederdi.
Reklam
939 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.