"Bir padişahtı. Genç yaşında büyük bir kudrete sahip olmuştu. Bir emriyle kralların tacı çıkar, tek sözüyle tahtlar devrilir, devletler yıkılırdı. Fakat evladını geri getiremezdi, ölüme hükmedemezdi.
Öyleyse, kudreti gibi görünen şey, aslında acziydi. Belki de hâkim mevkiinde bir mahkumdu. Ne kaderi değiştirebilir ne ölümü geciktirebilirdi.
Şu halde gurur, maskaraca bir fantezi olurdu. Dünyanın yarısına hüküm geçiren bir padişah olmaktansa, evlat acısı tatmamış bir baba olmak daha güzel daha cazipti."
"Avrupa emperyalizmini ahlaki ve son tahlilde ârızî bir sorun olarak gören elitler, modernleşmek için Avrupa'ya benzemek gerektiğine de aynı kesinlikle inanmışlardı."
"Minarede 'ölü var!' diye acı bir salâ...
Er kişi niyetine saf saf namaz...Ne âlâ!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan..."