Gece saat 3.15. Soğuk kışın dondurucu nefesiyle sarhoş olmuş bir şehir. Sokak lambalarının solgun ışığı, kar tanelerine asılı karanlık gölgeler yaratıyor. Sessizlik, buz gibi hava ile birleşip kalbini derin bir hüzünle dolduruyor.
Bu yalnız saatte, sokaklar uykuya dalmış gibi görünse de, bir kalp hala uyanık. Pencerelerdeki titreyen mum ışıkları, içindeki sıcaklıkla boğuşan bir ruhun izlerini taşıyor. Bir yatak odasında, perdeler hafifçe esen rüzgarla dans ediyor, hüzünlü bir melodiye eşlik eder gibi.
O an, geçmişin hayaletleriyle dolup taşıyor. Anılar, soğuk gecenin içinde dolaşan hayaletler gibi dolaşıyor. Kaybolan bir aşkın izleri, pencerenin buğusunda beliriyor. Gece yarısı düşleri, donmuş kalbinde eriyen bir kar tanesi gibi damlıyor.
Ve o saatte, yalnızlık gerçek bir kış gecesinin soğuğunda hissediliyor. Gökyüzü, yıldızlarını kaybetmiş, sadece sisli bir griliğe bürünmüş. Sessizlik, bir kalp atışı kadar belirgin, yalnızlığına eşlik ediyor.
3.15. Bir zamanlar paylaşılan anıların acısıyla dolu. Kış, yaz mevsimindeki sıcak günleri özlemlerken, o gece saat 3.15'te, içindeki buzları çözmeye çalışan bir ruhu düşündüren bir zaman dilimi. Gece, hüzünle sarhoş, anılarla dolu, ve bir umut ışığı ararken, 3.15 ona sadece geçmişin gölgelerini hatırlatıyor.