ÇEKİLİŞİMİZ SONA ERMİŞTİR. KATILAN HERKESE TEŞEKKÜRLER. KİTAP KAZANAN ARKADAŞLARLA KİTABI GÖNDERECEK OLAN KİŞİ EN KISA SÜREDE İLETİŞİME GEÇECEKTİR. HERKESİN EMEĞİNE YÜREĞİNE SAĞLIK. NİSAN ÇEKİLİŞİMİZ DAHA GÜZEL ŞEYLERE VESİLE OLUR UMARIM :)))
Kitabın altındaki profil, kitabı kazanan şanslı kişiye aittir. Bu şekilde anlayabilirsiniz hangi
Mektuplar almıştım, mektuplar yazmıştım. Aldığım son mektup bir yaz ayındaydı, yazdığım son mektubsa özlemlerine dayanamadığım yeğenlerime bir bahar akşamında. Küçük yeğenim okumayı öğrenmişti ve benden okunacak bir şeyler istemişti. Bir kitap almış, bir mektup sıkıştırmıştım kitabın sayfalarının arasına. Sonra onlar bana mektup yazdılar ama
Maalesef, savaş veya casus filmlerinde arıyoruz , o tornadan çıkmış kahramanları ... Gel gör ki , atlayan zıplayan , uçan kaçanla yazılmıyor harbi destanlar... Yürekle yazılıyor.
Yılların Eskitemediği Bir Kelime Oyunuydu
Türkiye'de Ortaya Çıkan Efsane Bir Oyun
Tenefüsler'de,Boş Dersler'de,Evde,Sokakta
Her Yerde Oynanıyordu.
İsim/Şehir/Bitki/Hayvan/Eşya/Ülke ?
Dibi, doruğu filan, hiçbir şeyi yoktu ama. Bazen izlediğiniz adamlar ve kadınlardan, içine olmaz türlü hayvan, bitki, isim şehir, silikon, porselen ve dört çeker kara ciplerin karıştığı tuhaf olaylardan sonra "Evet bu, buraya kadar, hayatımızın çevresine kazdıkları derin hendeğin dibi burası işte" diyordunuz. Uzun sürmüyordu, yalama olmuş bir şaşırma duygusundan insanlığımıza geri kalan tuhaf bir iç burukluğuyla, az sonrakine bakarken yakalıyordunuz kendinizi.
"Artık dışarda yerçekimi yok belki de" diyordu Erdem. "Ondan bulunamıyo o hendeğin dibi. Çünkü yerçekimi dediğin şeyin, eninde sonunda yere yapıştırması gerekir insanı."
Sonra içeride hüküm süren yerçekiminin varlığını kanıtlamak istercesine, "dan" diye yüzüstü halıya kapaklanıp sızıyordu.
Sayı dolu ömrümde sadece altıyı anlamadım
Şanssız günlerim oldu, belki aylar, yıllarım
Sergilerle kermesler arasında salınım hep hayatım
Sürekli hep üstüne koyarak, bir fazlasını yaşadım
Sanmayın ki ben hep mutlu oldum arkadaşlarım
Seven kadar nefret eden de oldu arada
Şımarıklar hep uzaktan baktı bana
Şairler hep küçük gördü vurdular
İsim Şehir
"İsim-şehir-hayvan-bitki-eşya-artist-ülke" sıralaması ile oynanan basit ama şahane zevkli bir oyundu. Baştan herkes kağıtlara çizgilerini çizip bu başlıkları yazarak hazırlık yapardı. Sonra bir arkadaş içinden alfabeyi okurdu, başka bir arkadaş da ona "dur" dediğinde o anda hangi harfteyse, onunla başlayan şeyler bulunmaya çalışılırdı.
Diğerlerinden farklı bir şey yazana daha fazla puan verildiği için değişik acayip şeyler bulmaya çalışılırdı. Mesela "O" harfinden bitkiye herkes "ot" yazarken bazıları "okaliptüs" yazardı. Mesela bazıları "n"den hayvan bulamayınca "nil timsahı" yazardı, diğerleri de bunu kabul etmez ve kavga çıkardı. Yalın zamanların fakir ama gururlu bir oyunuydu...
Dünyadaki ağaçların bir yarısını kalem yap, bir yarısını da kâğıt, toprağın formülünü yazmaya başla, ne ömrün yeter ne o kadar kalem kağıt. Çünkü niye? Çünkü isim şehir hayvan bitki, kimler kimler, neler neler girdi formüle de ondan.
En vahim gençlik hatası, gençliğini yaşamamaktır. Gençliğini yaşayamamış insanlar tarafından yönetiliyor Türkiye... Gençleri anlamama sebepleri aslında bu.
Dolayısıyla...
Onore ediliyormuş ayaklarıyla "her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" lafı, hikayedir.
Lafın doğrusu...
Her başarısız kadının önünde takoz gibi bir erkek vardır.
Sayfa 146 - Doğan Kitap/1. Baskı Mayıs 2012Kitabı okudu