Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarih sahnesine çıkan büyük medeniyet­ler birbirine eşit değerdedir. İslâm – Türk medeniyeti, bu medeniyet­ler içinde en parlak, en uzun ömürlü, en zinde medeniyetlerden biri­dir. Medeniyetin tek ölçüsü vardır: insana verdiği değer. Türk – İslâm dünya görüşünde, insan, Tanrı’nın bir nusha-yı suğra’sıdır. Tabiatın dışında imtiyazlı bir yeri
Sayfa 263Kitabı okudu
Malazgirt 26 Ağustos 1071
Alp Arslan cuma günü askerlerini topladı; atından inerek secdeye vardı: "Ya Rabbî! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Tanrım! Niyetim hâlistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!" sözleri ile derin imanının gereğini yaparak başını yerden kaldırdı. Sonra da beylerine ve askerlerine bu inanç ve kahramanlığın yüceliğini gösteren şu hitabede bulundu: "Burada Allah'dan başka bir sultan yoktur; emir ve kader tamâmıyle onun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte savaşmakta, veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz" dedi. Bu imanlı ve heyecanlı sözlerden sonra bütün askerler "Asla emrinden ayrılmayacağız" cevabını verince hep birlikte ağlaştılar ve muharebenin akıbetinden endişeli oldukları için de, son ayrılış olması ihtimali ile vedâlaştılar. Sultan beyazlar giydi, atının kulanlarını sıktı ve eski bir şâmânî âdetine göre de atının kuyruğunu bağladı. Elindeki ok ve yayını bırakıp kılıç ve topuzunu aldı. Bütün askerleri de aynı şeyi yapıp kader gününe hazırlandılar. Atına binen bu büyük kahraman sultan şu son vasiyet-hitâbede bulundu: "Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman rûhum göklere çıkacaktır. Melik-şâh'ı yerime tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır."
Sayfa 182 - Ötüken Neşriyat, 21.BasımKitabı okudu
Reklam
"İslam medeniyeti dediğiniz Arap medeniyeti değildir. Dilinde Yunanca vardır, İbranca vardır; yani Yunan felsefesini, bilimini ölümden kurtaranlar Müslümanlardır."
Biz büyük bir İmparatorluk kurup devam ettirme şuuruna sahip miyiz?
Şimdi burada tarih ve şuur olarak değişmemiz lâzım. Bizim battığımız, çürüdüğümüz, çöktüğümüz doğru değildir. Senelerce bu memlekette hem sağda hem solda insanlara tarihte bu öğretiliyor. Bunun kadar manasız, bunun kadar gerçekle teması olmayan, indî, üstelik de tahribkâr bir yorum yoktur. İnsanların bir kısmı bunu safdilliğinden, üzüntüsünden söyler. Bir kısmı da cehaletinden ve siyasi amacından söyler. Hiçbir şekilde battığımız falan yoktur. Biz diriyiz. Daima değişiyoruz, daima değişen dünya şartlarına kendimizi uydurmaya çalışıyoruz ve öncü olmak için kavga ediyoruz. Üstelik önümüzde model de yoktur. İslâm âleminde Türkler için model yoktur; çünkü biz modern bir dünyada muasır medeniyeti hem benimsemek, hem de onunla kavga ederek tarihimizi ve kimliğimizi korumak zorunda olan bir milletiz. Bunu yaparken çok büyük kahramanlıklar, çok asil manzaralar çizdiğimiz gibi hayrete şayan kusurlar ve şaşkınlıklar da sergiliyoruz. Hepsi kendi çizdiğimiz tarihî senaryoya, yazdığımız maceranın muhtevasına dâhildir. Onun için burada yeise kapılarak, gayriilmî bir tarih çizilemez. “Biz batıyoruz” ne demek, 75 milyonluk bir kitle batar mı? Bu mümkün değildir. Bu sikleti emecek deniz bulunmaz. Bu tarihe yakından baktığınız zaman, görürsünüz ki bu insanlar her zaman devlet şuuruna sahip olmuştur. Her zaman mücadele etmek zorunda kalmışlardır ve mücadele de etmişlerdir.
Cengiz yasasının, Timur tüzüklerinin, hatta İslam devrindeki Hakaniye, Selçuklu, Osmanlı, Akkoyunlu, Ramazanoğulları, İran'daki Afşar ve Kaçar devletlerinin kanunnameleri, umumiyetle Göktürk töresinden ve Oğuz töresinden alınmışlardı.
Sayfa 31 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
İslâm ve Medeniyeti
(André Miquel'in "İslâm ve Medeniyeti" adlı eserinden) "İslâm'ı bütünüyle kucaklamak ve incelemek güç. Bir Kur'an var, bir de İslâmiyeti kabul eden kendi hususiyetlerine uyduran çeşitli milletlerin tarihî inkişafları (gelişimleri). Yani ruhanî ile cismanî. Ama tam bir bütündür İslâmiyet. Hem maddî ve hem manevî bir medeniyet. Aralarındaki anlaşmazlıklar ne kadar büyük olursa olsun, başka dinler söz konusu oldu mu, şiîler ile sünnîler İslâm olduklarını derhal hatırlar ve ilân ederler."
Sayfa 194 - İletişim Yayınları, 3. BaskıKitabı okudu
Reklam
(André Miquel'in "İslâm ve Medeniyeti" adlı eserinden) "Kavimlerin Üstünlük Arzusu: Her İslâm kavminin kendine göre bir İslâm anlayışı var. Bütünü parçalayan bir anlayış bu, parçalayan ve çok defa tahrif eden bir anlayış. Mesela İranlılar için İslâm tarihi, millî ve cihanşümul İran tarihinin herhangi bir safhasından ibaret."
Sayfa 192 - İletişim Yayınları, 3. BaskıKitabı okudu
1.175 öğeden 1.156 ile 1.170 arasındakiler gösteriliyor.