Mistik akım der ki, "arzuları yok edin." Fakat arzular bize verilmiştir yok etmek nâmümkün. Materyalist akım da der ki, "arzuları yaratın, doruklarda yaşayın" fakat İslam der ki, "arzularınızı kontrol edin!" Bu ne incelik, bu ne gerçeklik, bu ne tatmin ediciliktir, hayran kalmamak elde değil. Ve yine mistik akım "ibadet" derken; maddeciler "hıfzıssıhha" diyor. İslam "namaz" deyip noktayı koyuyor. Son olarak mistisizm "sadaka", materyalizm "vergi" derken; İslam "zekat" diyor.
Oryantalistlerdeki temel hata,tamamıyla islami bir hâdise olan tasavvufu, Allah'ın insan olarak dünyaya gelmesi inancına sıkı sıkıya bağlı olan Batılı mistisizm ölçülerinden hareketle yargılamaya ve değerlendirmeye kalkışmalarıdır
Sayfa 53
Reklam
Mevlânâ Celaleddin Rumi'nin Kişilik Çözümlemesi
Erich Fromm Önsözü Bizler insan ırkının nükleer savaş sonucu maddeten yok olmakla tehdit edildiği ve insan bireyinin, kendisine diğer insanlara, tabiata ve emeğine gittikçe yabancılaştığı bir çağda yaşıyoruz. Dünyanın bütün ülkelerindeki insanların, hümanizmin 1 ilkelerinin yeniden tasdiki ile bu tehditlere karşı tepkide bulunmalannda hayret
Sayfa 11 - OttoKitabı okudu
İslam'da tasavvuf adını alan, İslam'ın özünü ve asıl yapısını teşkil eden mistisizm, Bergson'a göre hayatın sırrını ve akibetimizin muammasını da çözmeye kabiliyetlidir.
Sufilerin Tanrı'sı İslam imparatorlugunun çogu bölgesinde filozofların Tanrı'sının üstüne çıktı. Gelecek bölümde Kabbalacı Tanrı'nın Yahudi tinselliginde on altıncı yüzyılda egemen oldugunu görecegiz. Mistisizm daha fazla beyne dayanan veya kuralcı dinlere göre, zihinlere daha çok sızabiliyordu. Onun Tanrı'sı, filozofların uzak Tanrı'sının yetersiz kaldıgı daha ilkel umutlara, korkulara ve endişelere karşılık verebiliyordu. On dördüncü yüzyıla gelindiğinde Batı kendi mistik dinini ortaya koymuş ve umut verici bir başlangıç yapmıştı. Fakat Batı'daki mistisizm hiçbir zaman öteki geleneklerdeki kadar yaygınlaşmadı.
"İnkarcılık" oynayanlar... Oku, Anla, Düşün, Taşın, Bul!..
-... O, İslâm'dan aparma hâlinde "parça bütünün habercisidir" veya "parça bütündür, bütün de parça" derken, söz konusu hakikatlerin aslına nisbetle nerededirler? "Sartre'ın üçüncü dünya ülkelerinde çok tutulmasının sebebi, hiç anlaşılmamış olmasıdır!" hesabı, her gün birbirini tekzip eden küfrün peşinde "inkarcılık" oynayanların "kuantum teorisi" ve "hologram" etrafındaki bir takım doğru ve yanlış verilere bakıp neredeyse "İslâm" ve "İslâm tasavvufu" yerine kaim sanmalarındaki ahmaklığa ne buyurulur? Tek tek üzerinde durmuyorum, çünkü Şems-i Tebrizî Hz.lerinin balığı tarif etmeye kalkan adam karşısında, "sen balığı bilmemek bir yana, öküzle deveyi birbirine karıştırıyorsun!" demesi gibi bir durumdayım... İşte tam yeri: İmân'ın hakikati, vecd ve istiğrak hâlidir... İstidraç nev'inden de olsa, küfürde de mevzuuna mahsus olarak bu böyle... "İmân tam olduğu zaman ispat yoktur!" ve "kendinde olmak küfür, kendinden geçmek imân!"; her iki hikmette aynı sırra, imân'ın hakikatine işaret ediyor. Hâlde İslâm'ın, kelâm da... "Kendinden geçme" bahsini bir sarhoşun hâlinde gören onu vecd ve istiğrak hâliyle karıştıran adam? Mistisizm genellemesiyle her birinin hakikati ayrı "kendinden geçme"leri İslam'la karıştıranların hâli de budur. Hepçilikle, neticede "hiççilik" olan arasındaki fark! Oku, anla, düşün, taşın, bul!.."
Sayfa 62 - 1.Levha, Aşınmaz Esrar "Nedir Ne Değildir" İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
127 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.