Taif Heyetinin İstekleri ve Hz. Peygamberin Cevabı
Heyettekiler de artık İslâm'ı kabul etmeye hazır olduklarını bildirip biat ettiler ve aşağıdaki koşulları öne sürdüler : 1. Tâ’ifliler günlük farz namazlardan muaf tutulacaklardır. 2. Onlar, zekât vermekten de muaf tutulacaklardır. 3. Tâ'if şehri kutsal bir şehir olarak tanınacaktır (Mekke gibi; bu şart ile heyet her halde Ka’be’yi haccetme
Sayfa 414-417
İslami metinler, kamu malını tanımlamak üzere " Allah'ın malı" terimini kullanmışlardır.
Sayfa 185 - Mana YayınlarıKitabı okudu
Reklam
T asavvuf'u, geniş anlamda, İslamî iman ve uygulamanın özümsenmesi ve pekiştirilmesi olarak tanımlamak mümkündür.
Şair veya başka bir şey. Bir mihenk taşımız var. Onu ona vuruyoruz, vasfını belli ediyor. Mücerret şiir açısından iyi veya kötü şairler olabilir, ama ilk kıstasımız "şairlik" değil herhalde. İlk kıstas İslâm'dır. Değindik bir kere, İslâmî duyarlık sahibi mi, değil mi? Değilse, "iyi şair" de olsa, aslında ona söz hakkı tanımamak gerek. Rasûlullah onlardan bazılarına ölüm fermanı bile çıkardı. İslâm'dan başkasına söz hakkı yoktur. Ama ne yazık ki işler tersine dönmüş.
Sayfa 123Kitabı okudu
'Açıktan Davet'
...Din,geleneklere ve onların esaretine girmeye karşı savaş açma amacıyla gelmiştir. Çünkü din,tüm ilke ve kurallarında, tutarlı akıl ve mantık temeli üzerine kurukuyken;gelenekler,yalnızca örnek alma ve izleme güdüsü üzerine kuruludurlar.Yani bu güdüde,özgür düşünce ve inceleme unsurunun hiç bir etkisi bulunmamaktır. Çünkü "gelenekler/tekalid" kelimesi sosyologların birleştikleri tanımlamaya göre şu managa tekabül eder:"Dedelerden,babalara miras kalan adetler topluluğudur.Herhangi bir bölgede ya da herhangi bir toplumda sadece ama sadece bağlılık etkisiyle gerçekleşen adetlerdir..." ...İslâm'ın barındırdığı 'ibadetler,ahkâm ahlâkî esaslar' için "İslâmî gelenekler" tabirini kullananların içine düştükleri hatanın tehlikeli boyutlarınıda anlamış olursun. Çünkü bu haksızca tanımlama ve tanıtma zihinleri şöyle bir yanlışlığa sevkeder: İslâmî davranış ve ahlâkın kıymeti,içinde beşer saadet sırrının gizlendiği bir ilke olması nedeniyle değil,babalardan ve dedelerden miras olarak kalan eski adetler olması nedeniyledir. Şüphesiz ki bu hatalı yönlendirmenin sonucu şu olur:Her şeyin gelişmiş,ilerlemiş ve yeni olduğu bir asırda insanların çoğu bu eski mirasa şüphe ile yaklaşacaktır. ... Oysa gerçek şu ki,İslâm'da gelenek yoktur. Resulullah'ın [s] yürüttüğü davetin ilk adımlarında daha önceden görmüştük ki,İslâm, aklı geleneklerin pençesinden kurtarmak için gelen dinin ta kendisidir. Gelenekler,insandaki öykünme ve benzeme güdüsüyle halkın kendiliğinden kapıldıkları pskkolojik akımlardır.İlkeler ise bunun aksine zamana uymaz,zamanı değiştirir." !
Tevbe (Berâe) Sûresi / 32.Ayet 32. (Bütün açık veya gizli kâfir gruplar, her yerde İslâm’a karşı olup) Allah’ın nurunu ağızlarıyla (yani gerek konuşma gerekse plan, program, fikir, sistem, kanun ve felsefeleriyle) söndürmek isterler. Allah ise kâfirler hoşlanmasa da, mutlaka nurunu tamamlamak (ve yüceltmek) ister (tamamlayacaktır da).
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
176 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.