''Müslüman kızlara'' başlığıyla kadınların islami yaşam şekline göre nasıl yaşamaları gerektiğinin dayatıldığı bir kitap. Dayatıldığı yerine anlatıldığı demek isterdim ancak kitabın yazarı, sık sık emir kipi ve yetersiz kaldığını hissettiği noktalarda (bolca) dini vecizeler kullanarak bir içerik oluşturmuş.
Gelelim bu denli
Başlamadan önce bu konuda hem felsefik hem de ideolojik olarak çok fazla bilgi sahibi olmadığımı ve bazı yanlışlar olabileceğini belirtmek istiyorum. Kitap hakkında ileride dönüp bakabilmek için bir şeyler yazmak istedim ve yazar hakkında onlarca şey okudum ki kafam allak bullak... Elimden geldiğince mantık çerçevesinde bunları birleştirip yazmaya
_____youtu.be/4WXhQrkcJ5I
Umudumuz Şaban/ Muhtarlık konuşması
______
Sinan Meydan, bu kitabı on beş senelik bir çalışmanın sonunda ortaya çıkarmış. Gösterdiği emek, çaba takdir edilebilir; zira faydalandığım yerleri de oldu. Bunlara bilhassa laikliğin ve Osmanlı'nın Batılılaşma sürecinin anlatıldığı bölümleri örnek
Ahraz; Yazar Deniz Gezgin’in, semavî dinler bünyesinde ve mitolojik tasavvur dünyasında mevcût bulunan unsurlardan yararlanmak suretiyle oluşturduğu metaforlar aracılığıyla alt metin okumasına müsait hale getirdiği başarılı kurmaca eser. Bilgimin elverdiği ölçüde tespit edebildiğim metaforlar bağlamında yaptığım alt metin okumasını paylaşmaya
Muhammed'in yaşamı sırasında bu eşitlikçilik cinsiyet
eşitliğini de içeriyordu. Bugün Batı'da İslam’ı kalıtımsal
olarak kadın düşmanı bir din olarak tanımlamak
yaygınlaşmıştır ama Hristiyanlık gibi Allah'ın dini de
gerçekte kadınlar konusunda olumluydu. Cahiliyye, İslam
öncesi dönemde, Arabistan kadınlar konusunda Eksen
Çağı'nda geçerli olan tutumu koruyordu. Örneğin, çokeşlilik
yaygındı ve karılar babalarının hanesinde kalıyordu. Seçkin
kadınlar önemli derecede iktidar ve ayrıcalık sahibi
olabiliyordu Muhammed'in ilk karısı Hatice örnek olarak
başarılı bir tüccardı fakat çoğunluk kölelerle aynı konumda
gibiydi. Hiçbir siyasal veya insanlık hakları yoktu ve kız
bebek katli yaygındı. Kadınlar Muhammed'in dinini ilk
seçenler arasındaydılar ve onların kurtuluşu O'nun yüreğinde
yer eden bir tasarıydı. Kuran kız çocuklarının öldürülmesini
kesinlikle yasakladı ve Arapların kız doğduğunda pişmanlık
göstermelerini engelledi. Ayrıca kadınlara miras ve boşanma
konularında yasal haklar verildi: çoğu Batılı kadın on
dokuzuncu yüzyıla kadar buna benzer haklara sahip olamadı.
kitabı okumaya başladığımda aha dedim kesin güzel saracak bir kitap. kesinlikle polisiye gibi gözüken cinayetin anlatılıp katilin bulunmaya çalışıldığı kitap gibi gözükse de aslında anlatılan sokağın dünyadaki küçücük yerin bile dünyayla ne kadar bağlantılı olduğunu ve iyiliğin ve kötülüğün insanların en içinde olduğunu gösteren bir eser olduğunu düşünüyorum. eserde çok fazla doğu-batı, islamı eleştirenler ve islam davasında hayatlarını sürdürenler olarak ikiye ayrılmış. ve bu ayrım bana uzun süredir düşündüğüm insanlar gerçekten belirli bir kelimeyle kendilerini tanımlamak zorunda mı diye düşündürücü etkisini kesinlikle arttırdı. batı’yı savunan ya da avrupa’nın medeniyetini öven kişiler (Küçük bey gibi) kötü insanlar mı? ya da mahalledeki olayların cinler çarptı ya da bunu ONLAR yaptı diyenler mi iyi insanlar? bunlardan bir tarafı tutmak zorunda mıyız? diye düşündürdü beni. içinde bulunduğumuz bu süreçte (corona) kendi iç dünyamıza dönüp kendimizi sorguladığımız, yanlışlarımızı doğrularımızı tarttığımız bu zamanda bu kitapta bize güzel bir beyin fırtınası sağlayacağını düşünmekteyim. eser için yazılacak çok fazla imge ve mesajlar var benim için. sosyolojik tahliller, çözümlemeler ve türkiye’nin yapısını anlatan güzel bir eserdi :)
Bir ömrün en uzun yolculuğuna!
Dolu dolu bir anlatımla, farklı bakışıyla Ali Şeriati. Düşünürler, dini felsefe ile anlatmaya çalışınca kafir diye etiketlenmiştir. Şimdi felsefe anlatan adam söze “Selamun aleyküm” diyerek başlayabiliyor. Bu onun taraflı olduğunu değil, aydın olmanın gereğini aktarıyor. Her felsefe ve sosyoloji okuyan dinden
Çok satanlar listesinde gördüğüm ve bir arkadaşım vasıtasıyla bana hediye edilen bu kitaba dair çoğu incelemede, kitabın içini okuduktan sonra kanaat oluştuğu dile getirilmiş lakin aslında kitabın kapağında her şey ortada...
Ortalıkta bu kadar dini ilimlerden bir haber olduğunu gördüğüm büyücü bozuntusu yazar/çizer varken, kapaktaki yedi mührün sawāqiṭ ve tahatil ile bağlantılarından burada bahsetmenin vakit kaybı olacağını düşünüyorum...
Vasat bir toplama kitabı olarak görülebilecek bu eserde; İslami literatürde geçen bazı terkipler bulunuyor.
Kitabın yazarı; asli değil tali kaynaklardan alıntılamış, Türkçe havas kitaplarından bulduğu ritüelleri aynı şekilde alıp koymuş diyebiliriz fakat bilinmesini isterim ki Türkçe tercümelerde geçen bu terkiplerin çoğu yanlış/değiştirilmiş.
Kaynak bilgisi olmayan kitapta -ki yazarın, bahsi geçen çoğu terkibin asıl kaynağından bir haber olduğunu düşünüyorum-orjinali bugün halihazırda İstanbulda bir Kütüphanede muhafaza edilen ve katalog taramalarına çıkartılmayan, sadece özel izinlerle araştırmacıların erişilebildiği, Cezayir doğumlu Mısırda yaşamış ismini vermeyeceğim bir İslam aliminin 4 ciltlik eserindeki ritüellerin, yanlış tercümelerle değiştirilmiş halleri bulunuyor.
Asli kaynaklarda, işin ehlinin bulup düzelterek kullanabilmesi için, müellif tarafından bilerek yanlış yazılan vefkler; bu kitapta fütursuzca, çare olacak iddiasıyla, copy-paste mantığı ile aynen yerleştirilmiş...
Kitabın bu kadar satmasını ise "toplumsal ve kültürel kanayan bir yara" olarak tanımlamak, sanırım hiç de ütopik olmayacaktır..
"İslami kimlik, kendini İslam ile tanımlamak... İslam' ın hayatta tanımlayıcı unsur olmasıdır... Meşruiyetini değerler üstü değerlerden alan kimliktir..."