Bil ki : zahir ilim güzeldir, amellerin tohumu­dur. Ama zahir ilmin güzelliği, Adem'in ilmi olan ilm-i esma ile olur ki bu, batın ilmidir. Çünkü tek başına zahir ilim, sahibini melek de olsa katı kalpli, kaba kılar. Nasıl ki Adem'in hilafeti sırasında me­lekler Allah'a itiraz etmişlerdi. İblis de «Beni az­ dırırsan, . . . » demişti. Bu, Allah ile konuşmada böy­le olmuştur. Ya Allah'tan başkasıyla konuşsalardı nasıl olurdu? Ama bu herkes için böyle demek de­ğildir. Fakat batın ilmine gelince bu ilim, sahibini hâlim-selim, müsamahakar, usanç verici değil cana yakın, mütevazı' yapar, Çünki Adem «Ey Rabbimiz, nefislerimize zulmettik» demişti. Halbuki melekler merhameti, şefkati, yumuşak huyluluğu, ancak Adem-i görüp kabul ettikten sonra öğrenebildiler.
Mezheplerin Teşekkülü
Gerek Ebu Hanife ve Mâlik gibi üstad imamlar ve gerekse Ebû Yûsuf, Muhammed, Şâfi'î, İbn Hanbel gibi sonrakilerin, her fırsatta yekdiğeriyle temas ederek ilm ve re'y alış-verişinde bulunmaları, bir yandan bugünki mânada mezheblerin teessüs ve taassubuna mâni oluyor, diğer taraftan da metod ve bilgi farklarından meydana gelen ihtilafların
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Seyyid Nesimi
Merhabâ hoş geldin ey rûh-i revânım merhabâ Ey şeker-leb yâr-ı şirîn lâ-mekânım merhabâ Çün lebin câm-ı Cem oldu nefha-i Rühu'l-Kudüs Ey cemilim ey cemâlim bahr u kânım merhabâ Gönlüme hîç senden özge nesne lâyık görmedim Sûretim aklım ukûlüm cism ü cânım merhabâ Ey melek sûretli dil-ber cân fedâdır yoluna Çün dedin lahmike lahmi kana kanım merhabâ Geldi yârım nâs ile sordu Nesîmî neçesin Merhabâ hoş geldin ey rûh-i revânım merhabâ
✿ KADER VE DUA İLİŞKİSİ ✿
🌼 İman esasları arasında yer alan kader inancı, birçok ayet ve hadislerde vurgulanmış ve Cenab-ı Hakk'ın kayıtsız ve sınırsız ilim, irade ve kudret sıfatlarına iman etmenin kaçınılmaz bir gereği olarak İslam dininin önemli bir rüknü haline gelmiştir. İslam'da her şeyin kaderde yazılı olması, yapılan duaların kişinin kaderine bir
Ömrün meşakkı çekilirse yalnız muhabbet sayesinde çekilir. Hayatın bir lezzeti varsa yalnız muhab­bettir. Muhabbet ne büyük lezzettir ki insan cefasında da başka bir lezzet bulur. Muhabbetle yaşayanlar nasıl yaşasa memnun yaşıyor, muhabbet için ölenler nasıl ölse memnun ölüyor. Siz şim­di belki muhabbet neden hasıl olur diye düşünürsünüz. Nenize lazım? Gönlünüzde muhabbet yok mu? Peyda etmeye çalışın. Var mı? Etrafınıza bakın. Yerleri daima bahar, gökleri daima şafak görürsünüz. Her yaprak nazarınızda canlanır, bir tuti kuşu kesilir. Size tatlı tatlı gönlünüzün sırrını, sefasını söyler. Her bulut gözünüzün önünde açılır, bir tel gömleğe döner. Size hayal meyal sev­diğinizin sinesini, gerdanını gösterir. Bir tenhalıkta, bir vahşette kaldınız mı? Hiç çekinme­yin! Hemen uykuya yatın ki daima sevdiğinizin şekline temessül etmiş bir cism-i latif kalbinizin aguşuna düş­meye hazırdır. Yolunuzda bir muhatara mı gördünüz? Hiç korkmayın! Hemen ileri gidin ki daima sevdiğinizin kalıbına dökülmüş bir melek-i müvekkel etrafınızda muhafızdır. Bir aşık için ölürken mezarının üstündeki çi­çekleri ya kanıyla veya gözlerinin yaşıyla sulayacak bir refık-i ruhani mevcut olduğunu bilmek dünyadan ra­hatça gitmek için ne büyük kuvvettir! Alemde kim vardır ki yariyle bir döşekte, bir saatte ölme­ye bütün hayatını feda etmesin?
Sayfa 12 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,Kitabı okudu
Hacı Dursun Efendi
"İslamî ilimlerde ben Mahmud'umun hocası- yım. Fakat Tasavvuf ve ilm-i bâtında o, benim hocamdır."
Reklam
321 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.