Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vatana ihanet bin bir türlü olur. İşte biri de böyle idi.
Manastır’da staj yaptığım bölüğümün fişeklerini birer birer elden geçirdi- ğim zaman birçoğunun barutlarının eksik olduklarını da görmüş ve pek acı üst makamlara yazmıştım. Barutlar çalınıyor veya dökülüyordu. Çünkü kurşunlar zamanla oynuyordu. Yahut ki el ile açılıp barutu çalındıktan sonra yerine ko- nuyordu. Bu marifeti tezkere alan Arnavut askerlerin yaptığını öğrenmiştim. Memleketine giderken eli boş gitmiyordu. Sultan Hamid’in ve onun hamiyetsiz, vicdansız muhitinin süvari alaylarımızın günün birinde bir Alemdar Ordusu gibi İstanbul üzerine yürüyeceklerinden korktuklarını, daha doğrusu hayvanlar gibi ürktüklerini pekâlâ biz de Manastır’da anlıyorduk.
İttihatçıların maksadı hürriyetti. Hürriyetçilerin maksadı da ittihattır. Herhalde önce ittihat, sonra hürriyet gelecek.
Reklam
Sözün kısası kurbanlık koyunlar gibi gözü bağlı bir tarafa gidiyoruz. Kumandanlar ihtiyar, korkak, bilgisiz ve tecrübesiz. Ben kendi hesabıma tecrübesiz, en genç bir erkân-ı harbim..
İttihat ve Terakki Cemiyeti, tarihimizin her zaman için iftihar edeceği bir teşekküldü..
Muhtelif ırkların mekteplerini gördüm ve bizimkilerle mukayeseler yaptım aradaki fark insanın yüreğini sızlatıyor.
Yol gözlemenin hakikaten ateşten daha şiddetli olduğunu peki acı tadıyorduk.
Reklam
İnsan bir adama bir kere aldanabilir, fakat ikinci aldanışa ahmaklık derler.
Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur Sinem özüm ateş ile doludur İnsan olan vatanının kuludur Türk evladı evde durmaz giderim.
Meşrutiyet ilân edilinceye kadar Talât Bey, mühim şahsiyetler arasına girmedi. Onun kıymet ve ehemmiyetini ancak muhitindekiler takdir etti. Fakat meşrutiyeti ilân eden toplar atılmaya başlar başlamaz, onun varlığı da belirdi. Artık İnkılâp erkânı denilen zümrenin, en ön safında bulunan yerine geçti. Çünkü imparatorluğun mukadderatını eline alan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin hem müessislerinden (kurucularından) ve hem de Merkezi Umumî (genel merkez) azalarının en mühimlerindendi.
Reklam
Talat Paşa önce, ülkeyi terk etmek istememiştir. Ancak İstanbul işgal altındayken İttihat ve Terakki ileri ge­lenlerinin adil olmayan bir yargılama sonucu idam edilme ihtimalleri yüksekti. Bu nedenle Talat, Enver ve Cemal pa­şalar ile İttihat ve Terakki'nin ileri gelen altı önemli şah­siyeti 1 Kasım'ı 2 Kasım'a bağlayan gece İstanbul Bo­ğazı'nda açıkta bekleyen Alman torpidosu ile yol alıp 3 Kasım günü Sivastopol'a ulaştılaır. Aynı gün Kırım'daki Alman Askeri yetkililerin yardımı ile Ak Mescit'e (Simfe­ropol), oradan da 7 Kasım'da takma isimlerle gizli bir şe­kilde, mahiyetleriyle birlikte Berlin'e varmak üzere yola çıktılar. Berlin'e doğru hareket eden İttihatçılar arasında Enver Paşa yoktur. Enver Paşa, Ak Mescit'te kalıp Trans­kafkasya'da İslam ordusu kurma çalışmalarını sürdüren kardeşi Nuri Paşa'nın yanına geçmek istemişse de Alman­lar -kendi çıkarlarına aykırı buldukları için- buna müsa­ade etmemişlerdir.
Sayfa 236 - pdf
Yoktan Var Edilmiş Şehir
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920’de açılmasına karar veriliyor. Veriliyor verilmesine de, tozun toprağa karışıp savrulduğu o Ankara’da Meclis’in toplanabilmesi için gerekli büyüklük ve donanıma sahip bir binanın bulunmadığı ortada. Böylece, işte o inşaatı yarım kalan İttihat ve Terakki Fırkası binasının kullanılmasına karar veriliyor.Ankara halkı, 20. Kolordu Askerleri ve Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti hemen yardımına koşuyor. Böylece Meclis binası, Ankaralıların kendi evlerinden söktükleri ve Ulucanlar’daki Numune Mektebi’nden getirilen kiremitlerle çatısı örtülerek elbirliğiyle tamamlanıyor.
Gelelim şimdi Meclis binasına… Namı diğer, “ilk” Meclis’e… Şu anda Ulus’ta Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak kullanılan binanın da ilginç bir geçmişi var. 1916 yılında İttihat ve Terakki Fırkası binası olarak Enver Paşa’nın emriyle inşa edilmiş. Askeri mimar Hasip Bey, binanın büyük bölümünü güzelce bitirmiş, ancak çatı ve diğer bölümler, savaştı, malzeme sıkıntısıydı derken duraklamış.
Hayriye Hanım, yurda döndükten sonra kimi zaman kendisini ziyaret eden gazetecilerle konuşmuş ve Talat Paşa ile ilgili anılarını anlatmıştı. Onun en sevinçli olduğu günü şöyle anlatacaktı: “Çanakkale zaferini haber aldığımız an sevinçten kendinden geçer gibi olmuştu. Hiç unutmam, yatak odasında idik. Hayriye öyle planlarım var ki, Ah şu harbi kazandığımız gün, bilsen ne olacak. Büyük Türk milleti hak ettiği hürriyetine kavuşacak. İnkılaplar yürüyecek, taa Cumhuriyete kadar. “
Bulundukları bölgeden isyan edenleri uzaklaştırma kararı Van’daki Ermeni isyanı ile alınmıştı. Ancak yolculuk sırasında uyulması gerekenler de belirtilmişti. Talat Paşa’nın 23 Mayıs 1915 tarihli telgrafı buna bir örektir: “... Nakli gereken Ermenilerin sevk ve iskânlarının sağlanması yerel idare memurlarına aittir. Iskân yerlerine sevk edilen Ermenilerin can ve mallarının korunması ile beslenme ve istirahatleri yollarında bulunan idare memurlarına aittir. Nakledilen Ermeniler bütün taşınabilir mal ve eşyalarını birlikte götürebilir.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.