Niçin dinlemiyoruz?
HER ŞEYDEN ÖNCE, günün büyük bir zamanı dinlemekle geçer; sınıfta, evde, toplantıda, işyerinde, yolda, televizyonda, radyoda o kadar konuşma var ki bütün bunlara dikkat verilecek olsa, sinir sistemi yorulur. Sinir sistemi kendini korumak için dikkati her zaman yoğun bir odak noktasında tutmaz, ancak "ilginç" bulduğu, başka bir deyişle, o anda içinde bulunduğu fizyolojik ve psikolojik gereksinmeler çerçevesinde anlamlı olan noktalara dikkati toplar. Karnımız açsa yiyecek konusu, sınavlarla ilgiliysek sınav konusu dikkatimizi çeker. Belirli bir kimseye karşı özel bir ilgimiz varsa onun adı geçtiği zaman "kulak kesiliriz!" geçer, Bir başka neden de dakikada 600 kelimelik bir konuşma hızını rahatlıkla anlayabilecek bir sinir sistemine sahip olduğumuz halde, normal konuşma hızının dakikada ancak 100 ile 140 kelime arasında olmasıdır. "Bunun dinlemeyle ilgisi ne?" diye sorabilirsiniz. Bu demektir ki her dakika en azından 460 kelimelik bir zaman süresinde zihin boş kalıyor. Konuşma 15 dakika sürerse kaç kelimelik zaman boş kalır, varın siz hesaplayın. Bu zamanı, insan kafası kendinde var olan malzemeyle dol- durur; bir başka deyişle, kendisi için önemli sorunlara döner ve onlarla ilgilenir. İşte kendini iyi dinleyici olarak eğiten kimseler, bu boş zamanı konuşanın neyi ve niçin demek istediğini düşünerek kullanırlar, kendi sorunlarına dönmezler. Kuşkusuz bunu yapabilmek o kadar kolay değildir, bir eğitimden geçmeyi gerektirir.
Sayfa 194Kitabı okudu
600 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Başlarken : İran’a kısa bir bakış Ali Şeriati için 1979 İran Devrimi’ne giden yolda Humeyni kadar önemli bir kişi olduğu söylenebilir. Onun fikirleri ve söylemlerinin çoğu Humeyni tarafından örtülü bir şekilde kabul ve takip edilmiştir. Ali Şeriati’nin hayat hikayesini tek taraflı okuyamayız. Onun politik ve devrimci söylemlerinin temelinde
Ali Şeriati (Bir Müslüman Ütopistin Siyasi Biyografisi)
Ali Şeriati (Bir Müslüman Ütopistin Siyasi Biyografisi)Ali Rahnema · Kapı Yayınları · 200618 okunma
Reklam
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Zihinsel bakış açılarını hazır hale getirme. Enteresan ve güzel
Öğrenmek için insanların öğrenmenin temel yakıtı olan heyecan ve merak duymalıdırlar. Merak insanların yaşam coşkumuzu artıracak ve öğrenme arzu ve isteğini körükleyecektir. Bunun için önce kendimizi ve ortamımızı öğrenmeye hazır hale getirmiş olmalıyız. Öğrenmenin; öğrenme kaynakları olan, •kitaplardan •yaşanan deneyimlerden •görülen derslerden •dinlenen konferansların değerlendirilmesinden. •iyi bir dinleyici olmaktan geçtiğini bilmeliyiz. Yaşama doğru yerden ve doğru zamanda başlamak suretiyle öğrenmede verimliliği sağlamalıyız.
Sadece kendilerinden söz eden insanlar sadece kendilerini düşü­nürler. Columbia Üniversitesi Başkanı Dr. Nicholas Murray Butler, "Sadece kendini düşünen insanlar cahildirler," diyor. "Belki çok şey bilirler, ama yine de cahildirler. "Yani iyi bir konuşmacı olmak istiyorsanız, dikkatli bir dinleyici olmalısınız. İlgi çekmek için ilgi gösterin. Karşınızdakinin cevap vermekten mutluluk duyacağı sorular sorun. İnsanlara kendilerinden ve başarılarından söz etmeleri için cesaret verin.Unutmayın; konuştuğunuz insanlar, kendileri, istekleri ve problemleri ile sizin istek ve sorunlarınızla ilgilendiklerinden yüz kat daha fazla ilgilidirler. Bir kişinin çektiği diş ağrısı, o kişi için Çin'de milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir salgından çok daha önemlidir. Bir dahaki sefere biriyle konuşmaya başladığınızda bunu hatırlayın.
Planım şuydu: Shakespeare üzerine bir ders alabilmek için bu zamana gereksinmem vardı. Ne de olsa asıl konum İngiliz edebiyatıydı. O da ben de gayet iyi biliyorduk ki kimyadan da yine tam not alacaktım. Öy­leyse sınavlara girmeme ne gerek vardı? Derslere yal­nızca dinleyici olarak girip verileni alsam ve notları, sınavları bir tarafa bıraksam olmaz mıydı? Onurlu ki­şiler arasında yalnızca bir onur sorunuydu bu. İçerik daima biçimden daha fazla anlam taşıyordu ve hep tam not alacağınızı bildikten sonra notlar da biraz anlamım yitirmiyor muydu zaten? Planımı güçlendiren bir baş­ka neden de benden sonraki sınıflar için ikinci yılda zorunlu fen derslerinin kaldırılmış olmasıydı. Bizim sı­nıf eski sistemin kahrını çeken son sınıftı.
Reklam
669 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.