HER ŞEYDEN ÖNCE, günün büyük bir zamanı dinlemekle geçer; sınıfta, evde, toplantıda, işyerinde, yolda, televizyonda, radyoda o kadar konuşma var ki bütün bunlara dikkat verilecek olsa, sinir sistemi yorulur. Sinir sistemi kendini korumak için dikkati her zaman yoğun bir odak noktasında tutmaz, ancak "ilginç" bulduğu, başka bir deyişle, o anda içinde bulunduğu fizyolojik ve psikolojik gereksinmeler çerçevesinde anlamlı olan noktalara dikkati toplar. Karnımız açsa yiyecek konusu, sınavlarla ilgiliysek sınav konusu dikkatimizi çeker. Belirli bir kimseye karşı özel bir ilgimiz varsa onun adı geçtiği zaman "kulak kesiliriz!" geçer,
Bir başka neden de dakikada 600 kelimelik bir konuşma hızını rahatlıkla anlayabilecek bir sinir sistemine sahip olduğumuz halde, normal konuşma hızının dakikada ancak 100 ile 140 kelime arasında olmasıdır. "Bunun dinlemeyle ilgisi ne?" diye sorabilirsiniz. Bu demektir ki her dakika en azından 460 kelimelik bir zaman süresinde zihin boş kalıyor. Konuşma 15 dakika sürerse kaç kelimelik zaman boş kalır, varın siz hesaplayın.
Bu zamanı, insan kafası kendinde var olan malzemeyle dol- durur; bir başka deyişle, kendisi için önemli sorunlara döner ve onlarla ilgilenir. İşte kendini iyi dinleyici olarak eğiten kimseler, bu boş zamanı konuşanın neyi ve niçin demek istediğini düşünerek kullanırlar, kendi sorunlarına dönmezler. Kuşkusuz bunu yapabilmek o kadar kolay değildir, bir eğitimden geçmeyi gerektirir.