Kendime de dışarıdan bakarak şöyle söyleyebilirim ki; içimizde Allah’ın (c.c) ruhunu taşıdığımız bir bedenin içindeyiz. Kendimize inanmak ve sevmek ihtiyacı içinde olduğumuzu bilmeyen anne babalarımız ya da eşimiz bize zarar verecek şekilde davranmış olabilirler. Onlar bilmiyorlardı, iyi olalım diye öyle davrandılar. Onları da anlayıp hoş görerek kendi algımızı yeniden düzenleyelim. Biz bilelim ki, bizler iyiyiz. İçimizdeki kendimizle ilgili bozulmuş algı, bize söylenmiş sözlerin sonucudur. Biz de bu sözlere inandık. BİZ, BİZİ ZANNETTİKLERİNDEN ÇOK DAHA İYİSİ VE FAZLASIYIZ. Yapıp ettiklerimizi, başardıklarımızı, daha iyisini yapma gayretimizi görelim. Kendimizi, zihnimizdeki bozuk algıdan ibaret sanmayalım. Kendi içimizdeki kendimizle savaşımızı bitirip bugün sulh ilân edelim, kendimizle barışalım. İnsan olan herkesin bu barışa yani kendi içinde kendisiyle barışmanın bayramını yaşamaya ihtiyacı var. Yaptığımız yanlış günah ne varsa, tövbemizi edip, özrümüzü dileyip, onları gömelim. İnsan olanın şaşma, yanılma payını her zaman aklımızda tutalım. Rabbimizin (c.c) severek yarattığı kendimizi sevelim. Sevgi ve güvenimizin önündeki engelleri bir bir kaldıralım. Kendimize yaklaşalım ki aradaki mesafeyi kapatalım.
O biyonik seks robotlarınınki kadar sıkı, simetrik ve genç kalan vücutlarımız asla olmayacağı için toplumun gerçekdışı "en iyi" vücut modeline sahip olmadığımız halde sahip olduğumuz vücutlarla nasıl mutlu olabileceğimizi derhal öğrenmeliyiz çünkü vücudumuzdan memnun olmamak
daha iyi görünmemizi sağlamıyor. Yalnızca kendimizi daha kötü hissetmemizi sağlıyor. Bizler en kusursuz görünen seks robotundan kat kat daha iyiyiz. Biz insanız. İnsan gibi görünmekten utanmamalıyız.
İyilik, bizim için varoluşsal bir mecburiyettir, hayatımızın asıl gayelerinden biridir.
Durum böyle olunca iyilik sosyal yarar ve yansımalarından önce varlık amacının üst ideali, üst anlamıdır.
Varsak ve yaşıyorsak iyiyiz, iyi olmak zorundayız. Varsak ve yaşıyorsak bin nimete erdirileceğiz, bin imkâna kavuşacağız demektir.
Varsak ve yaşıyorsak ümit vardır, ümitle birlikte esenlik, serinlik, güzellik ve zenginlik vardır. 'Ümitsizliğin ardında nice ümitler, ka- ranlığın ardında nice güneşler vardır...'
Panonuza şu soruyu yazmakla işe başlayın:
Bugün yapmadıklarımın gelecekteki sonuçları neler olacak?
Prof. Dr. Ali Fuat Başgil'in şu üç kelimesini hayat felsefeniz yapabilirsiniz:
"Üşenme, Erteleme, Vazgeçme."
Eyleme geçmek için mükemmel hale gelmeyi beklemeyin. Mükemmeliyetçilik yerine sürekli iyileştirme felsefesine göre hareket edin. Bir yerden başlayın, yaptıklarınızı aşama aşama düzeltin.
Büyüklüğün verdiği 'hormonlu egonun yarattığı atalet' tuzağına dikkat edin. Osmanlı'nın sonunu getiren şey aşırı özgüvenin getirdiği ataletle Batı'nın yeni icatlarını takip etmemesiydi. Yüksek ego şöyle düşündürtür: "Buldukları iyi bir şey olsaydı, biz bulurduk!" ya da “Biz o kadar iyiyiz ki, onlar kadar çalışmadan da başarılı oluruz!"
İşte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben
İşte şu begonya, işte yalnızlık
İşte su damlacıkları, alnımda, kollarımda
İşte yok oluşumdan doğan kent
Hiçbir yere taşınıyorum, kendime sızıyorum yalnız
Ben dediğim koskocaman bir oyuk
Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda
Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda
Yaşamayı tersinden kolluyorum sanki
Yetişip
Moskova’da Kızıl Meydan adıyla anılan büyük bir alan vardır.Bu alanda eski bir saat kulesi vardır.Bu saat, her sabah saat onda piyanonun uyumlu sesiyle çaldığında;bacağının biri tahta olduğu için elinde baston olan.
bir adam gülümser.Adam elindeki sepetteki mısırları “selam güvercinle
rim! Nasıl iyi uyudunuz mu?Aç mısınız bakalım?” diyerek verir.
Güvercinler yanıt verirler adama “Rhu,
rhu,rhu ..yani selam,sağol,iyiyiz.Orada bekleyen kediye güvercinlere zarar vermesin diye peynir verip karnını doyurur.