31 Mart'tan sonra Beyazıt Meydanı'nda Yıldız Sarayı'ndan çıkan belgeleri yakmışlardı. Şimdi de, hep beraber yurtdışına kaçarken,kalan belgeleri çantalar içerisinde yanlarında götürüyorlardı...Geride hiçbir iz kalmaması lazımdı çünkü...Utanılacak izler tarihin sinsi hafızasından topyekün silinmeliydi. Peki alınları açık olsa, neden gerek duysunlardı ki, bu acemice tedbire?
Sende yaşayanlar ne tanrılar,ne insanlar hiçbir iz bırakmamış gibidirler.
Sayfa 9 - Everest Yayınları / 6.BaskıKitabı okuyor
Reklam
Rüzgarın fısıldadığı kadınlar..
Erkeklerin burnunun dibinden bir kuş gibi gelip geçen her saat belli belirsiz, küçücük bir deneyimin kadınlar erkeklere göre inanılmaz derecede çabuk kazanırlar; burunlarının dibinden geçen kuşu uzaklaşıncaya kadar izlerler ve kuşun dolambaçlı uçuş yolu onların belleğinde silinmez bir iz, işaret, ders bırakır. Erkekler için yazılı yön taşlarının koyulması gerektiği yerde kadın için esen hafif bir yel, çoğu kulağın zor duyacağı hava ürpermesi yeterlidir.
Sayfa 291
gülümsemezdi Ilo, öfke de okunmazdı yüzünden; zamanla, onun yaşamında, derin bir duygunun hiçbir zaman iz bırakmadığı, hatta böyle bir duyguyu hiç tatmadığı sonucuna vardım.
Sayfa 120 - Can Yayınları
[Eski ABD Başkan Yrd Henry Wallace'ın eşi] Güzel bir kadındı Ilo, yaşlanınca biraz hantallaşmıştı, oldukça garipti. Zaman zaman, geçmişine ilişkin birtakım olaylar anlatmıştı bana. Dediğine göre, evlendikleri gün, Henry'nin Harding ve Coolidge döneminde de Tarım Bakanlığı yapmış olan babası, düğün armağanı olarak yepyeni bir Ford vermiş onlara. Henry ile birlikte kilisedeki törenden çıktıklarında Henry, Ford'u görür görmez öyle büyük bir sevince kapılmış ki öpenleri, kutlayanları yardığı gibi doğru arabaya atlamış, basıp gitmiş, önce herkes bir tuhaf olmuş, Ilo binmeden önce şöyle bir arabayı denediğini ileri sürmüşler, derken yarım saat geçmiş, sonra bir yarım saat daha. Akşama doğru dönmüş Henry, şoför koltuğundan kalkmadan dışarı seslenmiş, "Atlasana Ilo, ben hepten unutmuştum seni." Bu olayı anlatırken gülümsemezdi Ilo, öfke de okunmazdı yüzünden; zamanla, onun yaşamında, derin bir duygunun hiçbir zaman iz bırakmadığı, hatta böyle bir duyguyu hiç tatmadığı sonucuna vardım.
Sayfa 119 - 120 Can Yayınları
Ailesine yazdığı mektuplardan.
Ve sizi gördüğümde kendim olmak istiyorum, gülmeyen, konuşmayan ve fakat bir köşeye sinip çöken biri değil. Benim en büyük derdim sizin beni tanımamış olmanızdır ve hiç bir zaman da tanımak istemediniz ve belki de hâlâ siz benim hakkımda düşündüğünüzde, beni uçarı, ve aşk romanları ve Tahran Musavver dergisinin öykülerinden kafasında aptalca düşünceler oluşan bir kadın olarak biliyorsunuz. Keşke öyle olsaydım ve mutlu olabilseydim. İşte o zaman dünya küçücük bir odacık olurdu ve ben, dans partilerine gitmekle ve güzel ve şık elbiseler giymekle ve komşu kadınlarla çene çalmakla ve kaynana ile dalaşmakla ve kısacası pis ve anlamsız binlerce işlerle yetinirdim ve daha büyük ve daha güzel bir dünyayı tanımazdım ve bir ipek böceği gibi kendi kozamın sınırlı ve karanlık dünyasında kıvranır ve büyürdüm ve hayatımı sona getirirdim. Fakat ben böyle yaşayamazdım. Ben kendimi bildiğim andan beri, benim başkaldırım ve isyanım bu aptalca görünüşü ile başlamıştır. Ben büyük olmak istiyordum ve istiyorum. Ben, bir gün doğup ve bir gün bu dünyadan çekip giden ve artlarında bu geliş ve gidişlerinden her hangi bir iz.
Reklam
İnsan bir düşerken bir de gülerken gerçek bir iz bırakırmış kaldığı yerde.
"Sonuçta herkes bir iz bırakmak ister, dünyaya geldiğine dair bir kanıt kalsın ister. Bir gün birileri doğru zamanda doğru yerde olduğum ve özel bir şey bulduğum için memnun olabilir."
Reklam
Kimi insan, geçmişle geçememişi birbirine karıştırır. Halbuki, geçen iz bırakır, geçemeyen yara...
Sayfa 12 - Destek Yayınları 29-30 Baskı: Ocak 2016Kitabı okuyor
Şişman zenci adamlar şarap fıçısıyla dolu bir odada Mahzenin krallarının bacakları titriyor Sallanıyorlar, sendeliyorlar, masayı yumrukluyorlar, Süpürgenin sapıyla fıçıya vuruyorlar,
Küçük sercelerden iz bile kalmamıştı.
Sayfa 13
Demek sırât-ı müstakimden ne kadar uzak düşse, o derece nisbeten şu hâlet te'sir eder, vicdan bağırttırır. Her lezzetin içinde elemi var, birer iz.
Dadhikra: Yedik mitolojide Tanrıların arabalarını süren göksel atlar içinde en göze çarpanlarından biri Dadhikra'dır. Çok sürat­ lidir. Bazen bir kartala, bazen de bir kuğuya benzetilir. Kanadı­ nın olduğu düşünülür. O, *Dasyuları öldüren bir kahramandır. Dadhyaiiç: (Dadhiça) Yedik bir ermiş ismi. *Atharvan'ın oğ­ ludur.
Resim