“Jeff, Celis’in elindeki meyve sepetini alırken ‘Bir kadın ağır şeyler taşımamalıdır,’ deyince kız yüzünde gerçek bir şaşkınlık ifadesiyle ‘Neden?’ diye sormuştu. Tabii ki Jeff bu çevik, iri yapılı genç ormancının yüzüne bakıp da, ‘Çünkü kadınlar daha güçsüzdür,’ diyememişti, zira bu kız güçsüz falan değildi. Bir yarış atına, sırf yük atına benzemiyor diye güçsüz denir mi?
Kem küm ederek kadınların ağır işler için yaratılmadığını söyledi.
Kız önce ötedeki arazide iri taşlardan yeni bir duvar diken kızlara baktı, sonra dönüp kadınların inşa ettiği evlere, üzerinde yürüdüğümüz o pürüzsüz yola, ardından da Jeff’in elinden aldığı küçük sepete baktı.
‘Anlamadım,’ dedi sonra tatlı tatlı. ‘Sizin ülkenizdeki kadınlar bu kadarcık bir şeyi bile taşıyamayacak kadar güçsüz mü?’
‘Bu bir gelenek,’ dedi Jeff. ‘Bize göre annelik öyle ağır bir yüktür ki geri kalan her şeyi erkekler taşımalıdır.’ ‘Ne hoş bir düşünce!’ Dedi kız mavi gözleri ışıl ışıl parlayarak.
‘Gerçekleştirebiliyor musunuz peki?’ diye sordu Alima o keskin zekasını konuşturarak. ‘Bütün ülkelerdeki bütün erkekler her şeyi taşıyor mu?’”
Sayfa 135
İyi değilim(belki de..)
“Kendiniz dahil her şeyi tanımsız bırakın. Belirsizlikle arkadaş olun. Gizeme aşık olun. Bilmemenin sunağında diz çök. Sorularınıza nefes alması için zaman tanıyın, cevaplar sizi bulacaktır.”
Jeff Foster
Gerçek sanata yer veren müzeler koleksiyonlarını duvarları dışındayken de sanat olarak tanımlanabilecek eserler üzerinden yara tırken çağdaş denen sahte sanat insanların gözünde sanat diye tanımlanabilmek için bu duvarlara, bu kurumlara, bu bağlamlara gereksinim duyar. Çağdaş sanat eserleri olağanüstü niteliklere sahip değildir ve bu nitelikleri içinde bulundukları bağlam üzerinden sağlamaya ihtiyaç duyarlar. Gündelik eşyaları, bulunmuş nesneleri kullanarak örneğin ofis mobilyalarından fiziksel yerleştirmeler ya da sokak gürültülerinden sese dayalı yerleştirmeler yapılır ve günlük yaşamı bire bir taklit eden bu nesneler müzenin atmosferi sayesinde farklı şeylere dönüşür. Gerçekte olabileceklerinden farklı şeyler olamayacakları, farklı bir gerçekliğe taşınamayacakları için sanatçının bahşedemediği farkı onlara bağlam bahşeder. Müzededirler, öyleyse bir değerleri olmalıdır. Bağlam, objeleri dönüştürme gücüne sahiptir: Bir satıcı sokağa çarpıcı bir pano yerleştirdiğinde buna reklam denir; oysa Jeff Koons ya da Richard Prince aynı panoyu alıp bir müzede sergilerse buna sanat denir. Bağlama başvurulmasının amacı bu objelere, sahip olmadıkları sergi niteliği ve alanını yapay yollar dan sağlamaktır. Hazır nesneler, sıradan objeler, müdahale ve sahiplenmeler, kendi başlarına hiçbir sıra dışı özelliği bulunmayan cisimler dikkat çekmek ve fiyatlarını haklı çıkarmak için ayırt edilmelerini sağlayacak üstün, çarpıcı, resmi bir şeye ihtiyaç duyarlar. Bağlam dogması, var olmak için müze salonlarına ihtiyaç duyma kaderini kabul etmemek adına başvurulan bir tuzaktır.
Yeni hayat için yeni umut.
Ve benim için hatalar hep aynı şekilde biter.
Tabii ki bu bir hataydı...
Ve benim için hatalar hep aynı şekilde başlar.
Kim olduğunu keşfet ve bunu kendin için yap.
Rüzgara yön veremeyiz ancak yelkenlerimizi ona göre ayarlayabiliriz.
Sayfa 104Kitabı okudu
Kız yurdunda kalanlar bilir...
Artık insanların lavabolarında neler olduğunu bildiğim için, asla tesisatçı olmayacağımdan eminim.
Sayfa 119 - epsilon 7. Baskı Temmuz 2016Kitabı okudu
İçim acıdı...
Annesinin ona ve erkek kardeşine paylaşmaları için bir paket jöleli şeker aldığını, ama kardeşinin ona tek bir şeker bile vermediğini ve bütün paketi yediğini anlattı.
Billy, marketten şeker çalmasının tek nedeninin sonunda kendi şekerlerine sahip olma isteği olduğunu söyledi.
Sayfa 105 - epsilon 7. Baskı Temmuz 2016Kitabı okudu
Ne zaman güvene dayalı bir sistem kurmaya çalışsanız, biri çıkıp HERKES için her şeyi mahvediyor.
Sayfa 80 - epsilon 7. Baskı Temmuz 2016Kitabı okudu
Bugünlerde, sırf KENDİ resminizi çektiğiniz için bile başınız derde girebilir.
Sayfa 67 - epsilon 7. Baskı Temmuz 2016Kitabı okudu