Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dilara

Dilara
@jwllydi
🪼࿐
2004
5 okur puanı
Temmuz 2021 tarihinde katıldı
Yok ettiği şeyin yerini bir daha asla dolduramayacağının farkında değildi.
Reklam
Harika bir gün geçirmişti ama artık kendi dünyasına dönmesi gerekiyordu. Onun için en zor olan şey de buydu.
Dönüş yolunda Maurice'e kız kardeşimin evindeyken en çok neyin hoşuna gittiğini sordum. Maurice hiç duraksamadan, "Büyük masa," diye cevapladı. "Masa mı? Yemek masasından mi bahsediyorsun?" "Evet. Evdeki herkesin masaya oturup birbirleriyle konuşmaları çok hoşuma gitti. Ve Bayan Laura, bir gün büyüdüğümde ben de kendim ve ailem için böylesi büyük masa alacağım. Onlar gibi ben de böyle bir masaya oturup ailemle yemek yiyip konuşmak istiyorum." Maurice'i ilk kez geleceği hakkında konuşurken görmüştüm.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sessizce daireme girdim, kıpırdanmaya ve ışığı açmaya cesaret edemeden bir süre karanlıkta durup bekledim. Orada durup gözlerimin önündeki girdabı seyretmeye koyuldum. Bana neler oldu? Neden dünyada bu kadar yalnızım ben?
Benim ışığımın senin karanlığında daha iyi olduğunu kim söyleyebilir? Ölümün seni karanlığından daha iyi olduğunu kim iddia edebilir? Ben kimim ki böyle bir şeyi söyleyebileyim?
Reklam
Öğrenmek tuhaf bir olay: Ne kadar derinlere gidersem, var olduğunu bile bilmediğim şeylerle karşılaşıyorum. Kısa bir süre önce, her şeyi, dünyadaki tüm bilgileri öğrenebilirim gibi aptalca bir hisse kapılmıştım. Şimdi ise, sadece onların var olduğunu bilebilmeyi ve bir nebzesini anlayabilmeyi ümit ediyorum. Bunun için vakit var mı?
Kırgınlığımı kontrol etmeyi, sabırsızlanmamayı ve bir şeylerin olmasını beklemeyi öğreniyorum. Sanırım büyüyor ve olgunlaşıyorum. Her gün kendimle ilgili olarak daha çok şey öğreniyorum ve suyun üzerindeki minik dalgalar gibi başlayan anılar şimdi kocaman, güçlü dalgalar halinde üstümden geçiyor...
Söyleyecek başka bir şey yoktu, ne ona ne de diğerlerine. Hiçbiri gözlerimin içine bakamıyordu ve ben de onlardan yükselen husumet dalgasını hissedebiliyordum. Önceleri, bana gülüyorlar, cehaletimden ve yavanlığımdan dolayı beni küçük görüyorlardı; şimdi de, bilgimden ve kavrama yeteneğimden ötürü benden nefret ediyorlardı. Neden? Tanrı aşkına, bunlar benden ne istiyorlardı?
Eğer acele ettirmezlerse veya onu zorlamazlarsa, bunu yapabilir. Ama nedense herkes bir telaş içinde...
"Sence Öcü Radley neden hiç kaçmadı?" Dill derin derin içini çekti, arkasını döndü. "Belki de kaçacak yeri olmadığı içindir..."
Reklam
Makineler daima makine olarak kalacak; mükemmelleştirilen robot, daima robot olarak kalacak ancak bir derece de olsa ruha sahip olan maymun gibi canlı varlıklara ne olacaktı? Ve maymunların da taklit yeteneğine sahip olduğu su götürmez.
Her şey biter. Dünya döner ve her şey sanki ufkun bittiği yere varmışız gibi tepetaklak oluverir.
"Kuş aramaya çıkan bir kafesim," diyor kısa süre önce okuduğum bir yazar. Çek, adı Franz Kafka. Belki de durum budur. Belki de bana ait olmayan bir hayatı yakalamaya çalışıyorumdur. Bilmiyorum.
Bir Zamanlar Hayat Bizimdi
"Ben de aynen böyle düşünüyorum, zira 1914'teki savaş patlak verdiğinde küçük bir kızdım," dedim, "ama olup bitenlerin farkındaydık; kötü haberler Rodezya'ya kadar geliyordu. Yani çatışmanın büyüklüğünü fark etsek bile aslında bunun hep başkalarının başına gelen bir şey olduğunu düşünüyorduk. Sonra artık başımızı öteki tarafa çevirmenin bir yolu kalmadığında bir daha asla benzeri bir şey yaşamayacağımızı zannettik. Sonrasında ise İkinci Dünya Savaşı patlak verdi ve bu, Birinci Dünya Savaşı'ndan da kötüydü. Tüm dünyayı etkiledi, Avrupa'da, Afrika'da, Pasifik'te, havada, karada ve denizde insanlar öldü. Kimse bir şeyden ders almıyor."
Simyacı
"İster hayatımız, ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. Ama hayat hikayemiz ile dünya tarihinin aynı El tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman, bunu anlar anlamaz, bu korku uçup gider."
Simyacı
"Bütün kitaplar gibi aynı şeyden söz eden bir kitap." diye sürdürdü konuşmasını yaşlı adam. "İnsanların kendi yazgılarını seçmek şansından yoksun bulunduklarından söz ediyor. Ve sonunda da, dünyanın en büyük yalanına inandığını söylüyor."
Reklam
Simyacı
Kız için bütün günler birbirinin aynıydı ve bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar.
Martin Eden
Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü.
Sayfa 55
Fareler ve İnsanlar
George bir an sustu. "Ama biz öyle değiliz," dedi sonra. "Çünkü..." "Çünkü sen varsın benim yanımda ve..." "Ben varım senin yanında. Biz ikimiz hep birbirimizin yanındayız, işte böylece bizi düşünen biri var bu dünyada."
Sayfa 123 - George ve Lennie
Fareler ve İnsanlar
Kitaplar işe yaramıyor. İnsanın yanında olacak birine ihtiyacı var." İnlemeyi andıran bir sesle devam etti: "İnsan yanında biri olmazsa delirir. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında olsun." Ağlamaya başladı. "Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır."
Sayfa 87 - Crooks
Deniz Kurdu
"Ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim fakat henüz o ayaklarla başkalarının üzerinde tepinmeyi öğrenemedim."
Van Weyden
Deniz Kurdu
"Hayatın bir karmaşa olduğuna inanıyorum" diye cevap verdi. "Ekmek mayası gibi kabararak bir dakika, bir saat, bir yıl ya da yüz yıl kabardıktan sonra çökecek bir maya gibi. Kabarabilsin diye büyük küçüğü, güçlü zayıfı yer. Şanslı olan en çoğunu yer. Bunlara ne diyorsun?"
Sayfa 46 - Wolf Larsen
Reklam
Deniz Kurdu
Dinlenmek! Daha önceleri bu kelimenin anlamının ne olduğunun bilincine hiç varamamışım. Meğerse hayatımı dinlenerek yaşıyormuşum. Şimdiyse hiçbir şey yapmadan, sadece yarım saat oturabilmek benim için en büyük ödül olurdu. Bu kendime hayatımın itirafıydı.
Sayfa 53 - Van Weyden
Deniz Kurdu
"Mutluluk, yaşamak karşılığında hayatın bize verdiği bir bedel. Mutlu olmadan yaşamak çok anlamsız. Yaşamak için çabalayıp karşılığını alamamaksa ölüm gibi. En çok mutlu olan en uzun yaşayandır. Duygularınız size benim gerçeklerimden daha az rahatsızlık veriyor ve sizi daha çok mutlu ediyor." Duraksayarak başını salladı. "Aklın sıkıntıya değip değmeyeceğini sık sık düşünürüm. Duygular daha gerçekçi, daha somut olmalı. Duygusal zevk zihinsel zevkten daha tatmin edici ve kalıcı oluyor. Bedelini ise sonrasında boşluğa düşerek ödüyorsunuz. Size imreniyorum."
Sayfa 182 - Wolf Larsen
Çamurda Açan Nilüferler
"Özgürlükler ülkesinde yaşıyor olmamıza rağmen toplumumuzda kölelik devam ettiği sürece hiçbirimiz özgür olmayacağız. "
Sayfa 371 - Memur Cook
Çamurda Açan Nilüferler
"Kıymet bilen insanlara yardım etmek gibisi yok."
Sayfa 322 - Tien Fu Wu
Çamurda Açan Nilüferler
"Umutsuzların umuduyuz, acımasızlarınsa hedefi."
Sayfa 320 - Frances