Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Batılı ülkelerde kadınların yasama organlarında ancak çok küçük bir oranda temsil olanağına sahip bulunduklarını gö­rüyoruz. Bu oran, orta ve sol partilerde, özellikle de komünist partilerde artarken, sağ partilerde azalıyor ve bazen sıfıra ka­dar iniyor. Gelişmiş demokrasilerde bile, kadınların yasama organlarındaki oranı genellikle % 10, hükümetlerdeki oranı ise %6 dolayında kalıyor. Bu durumun tek istisnasını İskandinav ülkeleri oluştu­ruyor. 1994 yılında yapılan genel seçimler sonucunda, İsveç parlamentosundaki kadın milletvekili oranı % 41'e yükseldi. Sosyal Demokrat Partili milletvekilleri arasında bu oran %48' e ulaştı. Sosyal Demokrat iktidarın bakanlıklarının payla­şımında ise kadın-erkek oranı yan yarıya oldu. Bu sonucun alınmasında, İsveçli kadınların sendikalar içinde etkin olma­larının büyük rolü var. Üstelik bir "Kadınlar Partisi" kurma girişimi, bütün partileri kadınların siyasal temsiline daha çok önem vermeye zorladı. İsveçli kadınların "İktidarın yansını, ücretlerin tamamını istiyoruz!" yaklaşımı, sadece yasama or­ganındaki temsili değil, hükümetteki temsili de aynı ölçüde etkiledi.
Sayfa 179Kitabı okudu
Yunan Uygarlığı - Atina - Atina'nın altınçağı
Atina demokrasisi, bu en parlak döneminde, bildik "seçimli demokrasi"den (temsili demokrasiden) çok (demelerin ellişer temsilcisi kurultaya seçiliyor olsalar da) öteki seçim yöntemine bakılıp "kurralı demokrasi" sayılabilir. Gerçekten, bir Atina demokratına temsili demokrasiden söz edilseydi, onun demokrasi olduğuna hiçbir zaman inanmazdı. Çünkü seçimle temsilin, eninde sonunda aristokratın, varsılın, güçlünün kendini seçtirmesiyle sonuçlanabileceğinin bilincindeydi. Ancak Atina'da da komutanların seçilmesi ve etkisi yanı sıra, kenttaş sayılmayanların (kölelerin, yerleşmiş yabancıların, kadınların) siyasal haklardan dışlanması göz önüne alınırsa, siyasal düzeni değil doğrudan demokrasi (bu kez çağımızdaki anlamıyla) demokrasi saymak bile olanaksızdır. # s. 703 = 29 no'lu alıntı #
Sayfa 780Kitabı okudu
Reklam
Kemalist hegemonik bloğun, *yaşam tarzına müdahale” tartışma. sı üzerinden geliştirmiş olduğu muhalefete farklı örnekler verilebilir. Burada aslolan; Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi şahsi düşüncelerinin, devlet politikası haline getirilmişçesine suni bir gündem yaratılarak, kadınların hayat tarzına müdahale ediliyor algısının ortaya atılmasıdır. Oysa temsili demokrasinin işlediği bir ülkede bir siyasetçinin moralist bir nokta-i nazarla bazı meseleleri değerlendirmesi, anormal değildir. Nitekim muhâfazakâr bir siyasi çizgiyi takip eden AK Parti siyasetinin gelenek ve ahlak konularındaki hassasiyetinin yok sayılması, görmezden gelinmesi, ancak romantik bir aldatmacadan ibarettir. 1920 sonrası, tepeden inme politikalarla insanların *ferdiyetini sıfırlayarak, nasıl konuşacaklarından ne dinleyeceklerine; nasıl giyineceklerinden, ne okuyacaklarına; nasıl ibadet edeceklerinden, ne düşüneceklerine kadar gündelik hayatın her alanına müdahale eden Kemalist hegemonik blok, 2000'li yıllara kadar devlet mekanizmasının sağladığı her türlü imkândan yararlanarak sosyal, siyasal ve ekonomik alanda ciddi bir güç biriktirmiş, muhâfazakâr-dindar çevrelerin merkezdeki görüntülerinden duyduğu rahatsızlığı kendi hegemonik varlığı için tehdit olarak gördügünden, bu kesimin kültürel taleplerini yaşam tarzına müdahale olarak algılamış ve yorumlamıştır.
Sayfa 186 - Metin ErolKitabı okudu
Yeni psikanalitik kuram, tüm geleneksel dilin ve görsel temsilin erkek yanlı olduğunu varsayar; bunun sebepleri çocuğun cinsellik psikolojisine uzanır. Egemen sinemayı tamamen röntgenci olarak anlamak ve tüm cinsel temsili ile birlikte kadını fallik vekâlet olarak tanımlamak belirli bir siyasal çözümlemeye işaret eder. Gündelik bakışlar bile bir magazin sayfası YaDa reklam panosunda, kadınların her bir teşhirinin yeniden üretildiği ataerkil güç ilişkileri ile belirleniyorsa, bunun anlamı, sonuçta hepimizin ideolojik tutsaklar olduğudur.
Bizim çiftliğimizde olmaz: Gelişimin önündeki engeller Basmak yasaktır 1445’te Alman şehri Mainz’de Johannes Gutenberg iktisadi tarihi derinden etkileyecek bir yeniliği açıkladı; hareketli harflere dayalı bir matbaa makinesi. O zamana kadar kitaplar ya kâtipler tarafından elde kopya edilmek –ki bu son derece yavaş ve zahmetli bir işti– ya da
Kadınların Siyasal Temsili
1924 Anayasası tartışmaları sırasında Afyonkarahisar milletvekili İzzet Ulvi Bey Anayasa'nın oy verme hakkını tanımlayan 10. maddesi görüşülürken "Her Türk seçme ve seçilme hakkına sahiptir." ibaresindeki Türk tanımı içinde kadınların da olup olmadığını soruyor. Anayasa Komisyonu başkanı Celal Nuri Bey de Türk deyince yalnız erkek anlaşılması gerektiğini belirtiyor.