Eğer sandalye bir kişinin bile kalbini değiştirebiliyorsa o halde kesinlikle bir anlamı vardı.
Sayfa 196Kitabı okudu
Reklam
Yaşadığımız olayların tek başına bir anlamı yoktur, onlara anlam yükleyen bizlerizdir. Ve bu anlam yüklemelerimizin neticesinde ortaya ilk olarak düşünceler, sonrasında ise duygular çıkar. Şu an İçinde bulunduğun durum, hayattan beklentilerin, diğer insanların sana davranışları, kendinden beklentilerin hepsi ilk başta kendi başına çok anlam ifade etmez ancak senin ona yüklediğin anlamla beraber işler değişir. Örneğin, bir kafede yalnız başına oturup kahve içmek dışarıdan bakınca bana çok normal gelebilir. Ancak sen, kafede oturup yalnız başına bir şeyler içmeyi yalnızlık, ilişki kuramamak, acizlik gibi yorumlarsan, ne kadar da yalnız olduğunu düşünürsün, sonrasında ise kendini başarısız yetersiz ve sevilmeyen birisi gibi hissedersin. Halbuki sadece bir kahve içecektin.. İşte buna benzer şekilde küçük ya da büyük bir çok şeyi kafana takıyor olabilirsin. Bir konuyu kafaya taktığın zaman, o minicik düşünce ilk başta çok küçükmüş gibi görünürken, sonrasında senin hayattan aldığın tadı azaltabilir, uykularını kaçırabilir ve hayatın sana iyi gelecek tarafını kaçırmana neden olabilir. Ve maalesef ki, bir insan bir şeyi kafaya takma potansiyeline sahipse, bu genelde başka şeyler için de geçerli olabilir, bugün bunu takarsın yarın bambaşka bir şeyi. Tek ortak nokta kafaya taktın şeylerin senin tadını kaçırıyor olmaları olur.
Gittiğim her yere kendimi de götürdükten sonra anlamı yoktu İstanbul’dan uzaklaşmanın. Uyurdum, kahve üstüne kahve içerdim, antrenmana giderdim, bir başkasının sınava hazırlanmasına yardım ederdim, Moğollar dinlerdim, kötü yemekler yerdim, Cessna’yı uçururdum, düşürürdüm, sigara içerdim.
kahve dükkânına girdiğimde seni gördüm. ilk seferki gibi tepki vermedi bedenim. kalbimin beni terk etmesini bekledim. donup kalmasını bacaklarımın. belki de karşında ağlayıp yere kapaklanmayı ama hiçbiri olmadı, gözlerimiz kesiştiğinde hiçbir bağ ya da hareketlilik oluşmadı içimde. sıradan bir adamdın benim için sıradan kıyafetlerin ve kahvenle, içime işleyen hiçbir şey yoktu sende, yine de kendime haksızlık etmeyeyim. vücudum kendini temizlemiş olmalı senden uzun zaman önce. başına gelen en güzel şeyi kaybetmiş gibi davranmamdan bıkmış olmalı, ben acınacak halde kıvranırken güvensizliklerimi büküp atmış belli ki, o gün makyaj yoktu yüzümde, saçlarım darmadağınık. kardeşimin eski tişörtü ve pijamam vardı üzerimde. yine de ışıl ışıl bir kadın gibi hissettim. bir deniz kızıydım. eve dönerken arabamda biraz dans ettim. orada ayı dükkânın çatısı altındaydık ama yine de milyonlarca ışık yılı uzaktaydım sana.
Adeta zaman donmuş gibi yıllardır tek bir sandalyesi bile değişmeyen bu yüksek tavanlı eski kahve­ de, kapı üstü pencerelerinin renkli ve parçalı camlarından kırıla­ rak süzülen ışığın çizgileri yumuşatan huzurlu havasında insanın ruhunu yatıştıran, içini sakinleştiren bir sır saklı sanki. Bu sırada içeri giren birinin ortadaki masalardan birinde oturanlara yanaşa­ rak selam vermek üzere kaldırdığı eli havada asılı kalıyor. Onu fark etmiyorlar bile. Adam, yüzünde dışlanmaya alışkın bir ka­ yıtsızlık ifadesiyle arkada, duvar dibine dizilmiş sandalyelerden birine oturuyor. Pek çok yerde insanların kendisini de bu adam gi­ bi gördüklerini düşünüyor. İçinden, "Benim sebebim var, ama onun hayatı böyle,"
Sayfa 39 - Metis KitapKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.