Amerikan ambargosu, 1978
"... 1978’e dek Cumhuriyet tarihi boyunca tek-odaklı ulus devleti dillerinden düşürmemiş olan sivil, asker, bürokrat, diplomat ve siyasetçilerden pek çoğunun, 1978’de ambargo kaldırılır kaldı­rılmaz “eyalet”, “federasyon” havarisi kesilmeleri; Amerikan ambargosunun, federasyon ödünü karşılığında kaldırıldığını gösteriyordu."
Sayfa 260
Dedem büyük bir sarık sarardı. Konya'daki hocaların içinde en büyük sarık, onunkisiydi. 3 Aralık 1934 tarihinde, cami dışında hocaların da artık şapka giyeceğine dair kanun çıktı. On yıldır, sokakta dinî kıyafetle, cübbe ve sarıkla dolaşma hakkı yalnız hocalarda bırakılmıştı. Şimdi o da kalkıyordu. Bu yasak, dedeme çok ağır geldi. Başına siyah
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Türkiye Cumhuriyeti, o yıllarda İttihat ve Terakki’nin kuruluşundaki Mason hâkimiyetini temizleyememişti. Yani Mahmut Esat Bozkurt’un, 1930 yılında bakanken mecliste istifa ederken verdiği mesaj da çok önemlidir. Atatürk’ün Mahmut Esat Bozkurt’u çağırtıp bu Mason Locaları ile ilgili gündem dışı konuşma yapıp “hemen bunu kapatmamız lazım”
Hayatlarını kazanmak için hayata atılıyorlar. Kızlık­larını, kadınlıklarını unutuyorlar. Kadınla erkek arası acayip bir mahlûk hâline geliyorlar. Dairelerin, iş yerleri­nin ciddiyetini bozuyorlar, bu kadınlar evlenmiyorlar. Ev­lenmek isteseler de artık bunları kimse almıyor. Bilhassa hükümet merkezi bulunan Ankara’da bunlardan pek çok­tur. Umum müdürlerin, müdürlerin etrafı bu kısa saçlı, uzun tırnaklı bayanlarla çevrilmiştir. Diğer taraftan bir­çok erkeklerimiz işsiz güçsüz boş gezmektedirler. Çünkü yerlerini bayanlar işgal etmiş, onlar bu işlere tercihan alınmıştır. Her gün görüp duyduğumuz bu acı hakikatler cemiyet nizamını içten içe kemirmekte, milletin istikba­lini tehdit etmektedir. Çünkü kadınların iş hayatına atıl­masıyla çoğalan boşanmalar, evlenmelerin azalması nü­fus siyasetine aykırı bir harekettir. Gün geçtikçe yaşlı be­kârlar çoğalmaktadır.Bilhassa şehirlerimizde bu hâl ciddî surette kendini göstermektedir. İtimatsızlık, bağsızlık, serazatlık alıp yü­rüyor. Uçurumun kenarındayız. Gençlerimiz kendilerini vatana, millete, büyük ülkülere verecek yerde, kaldırım­lara veriyorlar, ders kitaplarından çok aynaya bakıyorlar. Kız kafesliyorlar, kafese koyuyorlar. Bütün kabiliyetleri­ni bu sahada kullanıyorlar. Kızlarımız daha çocuk denile­cek yaşlarda dostlar ediniyorlar. Namuslu, edepli eski Türk hanımları, bir yastıkta kocayan evliler, ağır ve ol­gun aile reisleri tarihe karışmak üzeredir.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgâr esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda;
Geri162
625 öğeden 621 ile 625 arasındakiler gösteriliyor.