Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her kan lekesi, öldürülen bir böcekten arta kalmıştı ve insan bu böceklerle mücadelede başarılı olamazdı.
asıl bu ödlek flüt onu böyle yıkan uykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot'nun çıplak gözlerindeki rom lekesi dişlerindeki tebeşir beyazı açlık paletindeki karanlık rimelindeki is ve dudak rujundaki kan je hais les dimanches şarkısı juliette greco'nun
Sayfa 14
Reklam
Bak, gene de nasıl dokunabiliyorum Kalıntısıyla ellerimin karanlık düşlerin dibine Nasıl bir dövme yapabiliyorum yüreğime kan lekesi gibi Suçsuz mutluluklarından yaşamın?
Sayfa 39 - Papatyakütüphanesi YayınıKitabı okudu
Ümitsiz değilim, günahkâr olsamda ..
Fıtratında göç yazmadığı halde göçe kalkışan gafil bir kuşsun, o kadar. Beyaz mermer şehrin kalbindeki kan lekesi üzerine düşen kül rengi küçük kuş kadar yol yorgunusun. Hiçbir şehre dokunmaya kalkışmayacak ve hiçbir şehrin sana dokunmasına izin vermeyecek kadar yorgunsun. Her defasında yanılacak, kırılırcasına dövülen kapıyı duymayacak, yanından geçip giden ezel tanışını tanımayacak, omuzlarından tutup sarsanı yalanlayacak kadar; Mevlana'yı işitmeyecek denli. "Benim ben," dendiğinde "sen değilsin sen," diyecek denli.
Sayfa 18 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
456 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
60 günde okudu
Geçen yıl yazdığım bir inceleme
Kitabın ilk vakasını okuduğumda açıkçası korkmuştum ben bu kitabı nasıl bitireceğim diye. Hatta uzun bir zaman devam etmedim diyebilirim. Neden bir istismar vakası bana bu kadar ağır geldi bilmiyorum. Herhalde kitaptaki diğer vakalarda da istismar var ve daha detaya inilmiştir diye düşündüm ama farklı konular daha baskındı. Okudukça kitabın
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk
Köpek Gibi Büyütülmüş ÇocukMaia Szalavitz · Koridor Yayıncılık · 20177,4bin okunma
Sözlerimi etime basıyorum
Sevgilime İftira Dudaklarından kalkarken boynun kurcalar beni bir yanımı kara çıbanlara saldılar,ıslak bir yanım hiç ayrılmamıştır,gümeçlerde saklıdır ondan ki nefret içinde omzunu okşuyorum ama bana şimdi gerçekten zor gelen şey bir grevin çocuklara kazınmış izlerini hatırlamak sözlerimi etime bastırıyorum içimde çalılıkları yaran bir
Reklam
Mezhep savaşları da moda gibiydi. Yirmi yılda bir kendini tekrar ederdi. En azından Ortadoğu’da. Batı’da insanlar kendilerine yakışanı giymeyi çoktan öğrenmiş olduğundan, artık sadece fosil yakıtlar gibi asil renkler için kan döküyorlardı. Ancak Avrupa Parlamentosu ve Beyaz Saray'daki halılardan kan lekesi çıkarmak özellikle zordu, bu yüzden de savaşı evlerine sokmuyorlardı. Ama sonuçta onlar da insandı ve bütün insanlar gibi, benzerleriyle savaşmak için can atıyorlardı. Bunun için de birbirlerinin kulaklarına “Çıkışa gel!” diye fısıldıyor ve Batı medeniyeti sınırlarını artlarında bıraktıkları anda, başkalarının evlerinde boğuşmaktan geri durmuyorlardı. Dünyanın politik Greenwich’i olduğuna inandığı için sadece saatlerin değil, mevsimlerin bile kendisine göre ayarlanmasını isteyen ve herkesten de yarattığı bu iklimlere uygun kumaşlara bürünmesini bekleyen İsrail’in durumu tabii ki farklıydı. Çünkü İsrail, simsiyah kumaşlar içinde, kendi sisinden çıkıp etrafa Davut yıldızları fırlatan, nevrotik bir çöl ninjasıydı. Son olarak da Türkiye, doğusundaki aynaya bakınca şişman olduğunu, batısındaki aynaya bakınca da kemiklerinin sayıldığını düşünen, üstüne giydiği hiçbir şeyi kendine yakıştıramayan, bulimik ve depresif bir genç kızdı.
Kaçıyorum ama siyah, benim gölgem. Beni kovalayan, yi­yip bitiren, kirleten gölgem...Hiç basmamış olmam gereken bir düğme, hiç açılmamış olması gereken bir kapı, temizlenmeyen kurumuş bir kan lekesi... Yakılıp yıkılan bir binanın kalıntıları...Ormana saklanmış bekleyen bir araba... Du­man... Yangın. Kıvılcım. Siyah, hafızamın rengi.
Terkedin atalarınızın çürümüş topraklarını Terkedin zehirli kuyuları Ve kan lekesi sokakları Tatlı ormana adım atın artık
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.