Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İSİMSİZ KADINLAR 2."
NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir! Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca
2024 ocak ayı 🎬filmler: octaber sky onur savaşı poison
Reklam
2009 Ankara Numune Hastanesi
Gidemedim bir türlü yanına. Gözlerindeki nefret o kadar keskindi ki kocaman soğuk bir sınır çizmişti etrafına. Ama yorgundu da, merhamete susamış aciz bakışları vardı hem davet eden hem korkan. Bekledim öylece, uzaktan izledim bir süre. Elimdeki hasta listesinde onun da ismi vardı. Tarafıma dirençli bulantı, kusma nedeniyle konsulte edilen genç
250 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Dikkat! Aşırı uzunluk içerir!
Öncelikle bir konuda herkesle anlaşalım. Bu soruların incelemesini 15 güne yakın bir sürede anca yazdım. Sonu nerede bu yazının, diyerek kontrol edilmeden önce, bu sitedeki en uzun inceleme bu olmuştur, diyebilirim. Kimseden bu Evren incelemesini komple okumasını beklemiyorum. Bu incelemenin %10'una sahip incelemeler bile genelde burada uzun
50 Soruda Evren
50 Soruda EvrenÇağlar Sunay · Bilim ve Gelecek Yayınları · 2011161 okunma
25 syf.
·
Puan vermedi
Kırmızı Kurdela...
Bunları yazmak anlatabilmek , bir nevi bir vefa borcu. Çalıştığım yıllarda, elimden gelse, tecavüze uğrayan, kendi kabahati imiş gibi utancını yaşayarak bunu anlatamayan, bundan kurtulmak için cesaretlenerek müracaata gelen bütün kadınlara uzun, upuzun mektuplar yazardım. “Sizi anlıyorum” demek isterdim. Bazıları çıkıp “yaşamadan anlayamazsın”
Bedenim Bana Ait
Bedenim Bana AitPro Familia · Gergedan Yayıncılık · 201470 okunma
...mezhep savaşları da moda gibiydi. Yirmi yılda bir kendini tekrar ederdi. En azından, Ortadoğu'da. Batı'da insanlar kendine yakışanı giymeyi çoktan öğrenmiş olduğundan, artık sadece fosil yakıtlar gibi asil renkler için kan döküyorlardı. Ancak Avrupa Parlamentosu ve Beyaz Saray'daki halılardan kan lekesi çıkarmak özellikle zordu, bu yüzden de savaşı evlerine sokmuyorlardı. Ama sonuçta onlar da insandı ve bütün insanlar gibi, benzerleriyle savaşmak için can atıyorlardı. Bunun için de birbirlerinin kulaklarına "Çıkışa gel!" diye fısıldıyor ve Batı medeniyeti sınırlarını artlarında bıraktıkları anda, başkalarının evlerinde boğuşmaktan geri durmuyorlardı. Dünyanın politik Greenwich'i olduğuna inandığı için sadece saatlerin değil, mevsimlerin bile kendisine göre ayarlanmasını isteyen ve herkesten de yarattığı bu iklimlere uygun kumaşlara bürünmesini bekleyen İsrail'in durumu tabii ki farklıydı. Çünkü İsrail, simsiyah kumaşlar içinde, kendi sisinden çıkıp etrafa Davut yıldızları fırlatan, nevrotik bir çöl ninjasıydı. Son olarak da Türkiye, doğusundaki aynaya bakınca şişman olduğunu, batısındaki aynaya bakınca da kemiklerinin sayıldığını düşünen, üstüne giydiği hiçbir şeyi kendine yakıştıramayan, bulimik ve depresif bi genç kızdı. Yirmi yıl boyunca boğulacakmış gibi yiyip sonra pişman oluyor, bir yirmi yıl da boğazını kanatana kadar kusup sonra yeniden yemeye başlıyordu. Genellemeler yapmanın da hastalıklı bir eğilim olduğunu biliyordum ama bir toplum, devletini kurduğu gün kendini zaten genellemiş oluyordu. Genellemelerden kaçamayacak kadar örgütlü bir dünyada yaşıyorduk.
Sayfa 87 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
hipnoz
“Şimdi gözlerini kapatıyorsun. Sadece sesime odaklan. Ben 10’a kadar sayınca derin bir uykuya dalacaksın. Bu derin uykuda sadece sesimi duyacaksın. 1-2-3-4-5-6-7-8-9-10.Ve uykudasın” Aslında hikaye böyle başlamadı. Hikayenin nasıl başladığını da hatırlamıyorum. Çünkü unuttum. Unuttuklarımı hatırlamam için hipnoz uyguluyor doktor bana. Kendime
Bak, ölüm güzü kıskanıyor şimdi ıssızdır onun sevimli kedisi ve herkes onun el değmedik yerleri olduğunu sanıyor. uzuyor defterine uğrayan kan lekesi senin kuşların olurdu mevsimi yolculuklara çağıran içli taşra kızların gizemli eviçleri kapıların olurdu korkudan çok denizlere açılan o denize açılan ellerin nerde şimdi? yine bir güz büyümekte kanında gölgelerin o üzünç orduları tarlalar çiğnemekte bak, ölüm güzü kıskanıyor Mevsimi aşka çağıran kuşların nerde senin güze el değdirmeyen ellerin nerde?
İsmet Özel
İsmet Özel
128 syf.
·
Puan vermedi
Makineli tüfek donmasın diye bir kaç kurşun yakmalı ara ara. Eksi kırkiki derecede terler bazen insan ve o ter hemen donar alında. Kar her şeyi gizler sessizliği ve tehlikeyide,ama deliliği gizleyemez,sessizliği katman katman gizler,bir türkü bu sessizliği korkunç,tedirgin,ölüm taşıyan,iniltili sessizliği bozarsa delirmemek için ölür insan.Karın
Bu Salı
Bu SalıWolfgang Borchert · Afa Yayınları · 199479 okunma
"Savaşta yaralandığı için Atatürk'e 'Gazi' ünvanı verildi. Gazi olmak, savaşta yaralanmak anlamına geliyorsa, Atatürk hiçbir savaşta hiçbir yerinden yaralanmadı... Çanakkale Savaşı sırasında göğsüne gelen bir kurşunun saatini parçaladığını kendisi anlatıyor ama bu olayın belgesine rastlanmamıştır.. Kendisi bu olayı şöyle anlatıyor: '... Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin arasında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi ordu komutanı Liman von Sanders Paşa'ya hatıra olarak verdim. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler..' Atatürk Liman von Sanders'in hediyesi olan saati saklamış -Anıtkabir Müzesi'nde sergileniyor- Liman von Sanders neden saklamamış peki? Hâlbuki askerler savaş hatıralarına meraklı olurlar.. Ortada 'delil' olmadığına göre bi sadece bir 'iddia'dır. Tarih iddialar üzerinden değil, gerçekler üzerinden gider."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.