Fıkra ve esprilerin kuruluşu ve etkisiyle felsefi kavramların kuruluşu ve etkisi aynı malzemelere dayanır. İkisi de aynı şekilde aklımızı gıdıklar. Bu yüzden ikisi de aynı itkiyle hareket ederler, olayları algılama tarzımızda karşılıklı yaratarak bizi şaşırtma, dünyalarımızı altüst etme, hayatın saklı, sıklıkla huzur kaçırıcı gerçeklerini bulup çıkarma. Filozofun içgörü dediği şeyle fıkracının ''zınk'' diye oturttuğu esprisi aynıdır. Örneğin şu çok bilinen şakaya bakalım. İlk bakışta budalaca görünebilir, ama biraz yakından bakıldığında bu şaka İngiliz deneyci felsefenin kalbindeki soruyu açığa çıkarır. Dünya hakkında ne tür bilgiye bel bağlayabiliriz? Morty eve geldiğinde en yakın dostu Lou'yu yatakta karısıyla yakalar. Daha Morty bir şey demeye kalmadan Lou yataktan fırlar ve ''Bir şey söylemeden önce cevap ver eski dostum'' der, ''bana mı inanacaksın gördüklerine mi?'' Burada Lou duygusal deneyimin üstünlüğüne meydan okuyarak şu sorularla bizi karşı karşıya bırakıyor. Hangi veriler kesindir ve niçin? Dünya hakkında bilgi toplamının bir yoluna (mesela görmeye) diğerinden (mesela Lou'nun anlatacağına inanmaya) daha mı fazla güvenmek gerekir?
Sayfa 2 - Aylak KitapKitabı okudu
Felsefede Sonsuz Gerileme
Dımıtrı: Dünyayı atlas taşıyorsa, Atlas'ı ne taşıyor? Tasso: Kaplumbağa Dımıtrı: İyi de, kaplumbağa neyin üstünde duruyor peki? Tasso: Bir diğer kaplumbağanın. Dımıtrı: Peki, o kaplumbağa neyin üstünde? Tasso: Sevgili Dımıtrı, ondan sonrası ta dibine kadar hep kaplumbağa işte. Bu kadim Yunan diyalog parçası, felsefede sonsuz gerileme denilen kavramı ne güzel örnekliyor. Yaşamın, evrenin, uzay ve zamanın, en önemlisi de bir Yaratıcının ilk nedenini sorduğumuzda kendimizi birdenbire sonsuz bir sürecin içinde buluruz. Sorunun mantığına göre, Yaratıcıyı da bir şey yaratmış olmalıdır, bu neden zincirini ne yaratıcı durdurabilir ne de kaplumbağa. Her son yaratıcının başka bir yaratıcı, her son kaplumbağanın gerisinde başka bir kaplumbağa bulunur. Aşağı ya da isterseniz yukarı doğru birbiri ardına hiç durmadan Yaratıcılar /ya da kaplumbağalar) sıralanır. İşte bu sonsuz gerilemedir. Bu sonsuz gerilemenin sizi içine soktuğu yolda çaresizce kalakaldıysanız belki de creatio ec nihilo -hiçlikten yaratılış- anlayışına, yada biraz farklı bir bağlamda söylenmiş olsa da John Lennon'un şu öğretisine sığınabilirsiniz: ''Elvisten önce hiç bir şey yoktu.''
Sayfa 1 - Aylak KitapKitabı okudu
İçimi kaplayan duyguyu izah etmem zor. Kızgınlık, kırgınlık ya da düş kırıklığı değildi. Beklentiye dair beklentisini yitirmek gibi bir şey. Yıllarca ya­sını tuttuğunuz birinin aslında hiç yaşamamış olduğunu öğ­renmek gibi bir şey .
April Yayınları
Hazırcevaplık en sevdiğim :)
İncili Mustafa Çavuş’un bir başka mizahi fıkrası da Fransa kralı ile alakalıdır. O bir dönem Osmanlı elçisi olarak Fransa’ya gönderilmişti. İncili’ nin kara kuru kılığına bakarak küçümseyen Fransa kralı: “ Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?” diyerek istihza etmişti. Mustafa Çavuş ise derhal: “ Kralım bu Osmanlılar böyledir, adamına göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerini sebebi bu olsa gerek!” cevabını vermiş ve kralı sözü söylediğini bin pişman etmiştir.
Sayfa 162Kitabı okudu
Terakki Derken
Ernest Renan'dan söz ediyorum. Hani şu "İslam terakkiye manidir" sözünü söyleyen adamdan. Namık Kemal başta olmak üzere Türkiye"de okur-yazarlar Renan'ın bu sözünü epeyce tartışmışlar, çürütmeye çalışmışlardır. Sonuç olarak Mehmet Akif dahil, görebildiğim kadarıyla İsmail Kara ile Dücane Cündioğlu dışında kimse "evet, adam haklı! İslam terakkiye manidir" dememiştir. Hatta Kazım Karabekir'in anılarından okuduğumuz kadarıyla Fethi Okyar, Mahmud Esad, Tevfik Rüştü gibi dönemin siyasi aktörleri meclis kürsüsünden "İslam terakkiye manidir" fikrini savunmayı planlarlarken Karabekir onlara şiddetle karşı çıkmış, İslam'ın terakkiye engel teşkil etmeyeceğini delilleriyle ispat yoluna gitmiştir. ... İlke şu: Sadece ilerlemek ve gelişmek adına insan onurunu zedeleyecek, herhangi bir insanı zor durumda bırakacak, hatta onu işinden edecek bir işe imza atamazsınız. Osmanlı'ya matbaanın girişinin gecikmesinin (ne demekse artık) yazıcıların işsiz kalacak olduğu gerçeği ile yakından ilişkisi vardır misal. Aynı zamanda "kutsal olanın" çoğaltılmasının bir usul ve erkan dairesi içerisinde yapılması hassasiyeti ile de. İbadethanelerini ve kamu binalarını son derece gelişmiş bir taş ustalığı ile inşa eden Osmanlı'nın, evlerini genellikle tahtadan yapıyor olmasını gelişmemişlik ile mi izah edelim yoksa dünyanın faniliğine olan inançla mı?
Sayfa 77 - Profil Kitap / 2017Kitabı okudu
Freud mizahın kaygıyı ve bastırılmış dürtüleri azaltmaya yarayan etkili bir savunma mekanizması olduğuna inanırdı. Kahkaha bu rahatsızlık verici duyguları bir anlamda keyifli duygulara dönüştürür. Tıp ortamında kara mizah yaygındır ve bu, hekimlerin insana ağır gelen trajedi ve hastalıklarla baş etme yardımcı olur.
Sayfa 185 - ntv yayınları 411 sayfalık pdfKitabı okudu
Öfkeli tipin vücudu uzundur; mizaçlarinin esası faaliyetle ilgilidir. Lenfavi tiplerin biçimleri kaba, yağlı ve faaliyetleri yavaştır. Kanlı tipler, hareket ve heyecan ihtiyacı duyarlar; geniş gövdeleri ve çehrelerinin orta kısmının gelişmiş şekli göze çarpar. Sinirli tip, sinirli hareketlerin hakim olduğu bir huya maliktir; narin bir bünyenin taşıdığı önemli bir kafatası, bu tipin vasıflarındandır.
Sayfa 207Kitabı okudu
1.000 öğeden 591 ile 600 arasındakiler gösteriliyor.