Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan olarak askerin iç dünyasını bilmeyen, anlamayan hiçbir önder büyük işler başaramaz.
Dünya herkese yetecek büyüklüktedir, başkalarının yerine kapmaya çalışmak niye?
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
İnsanı yere yıkan yumruk sertliğinden değil, nereden geldiği belli olmayan yumruktur.
Ama bu toprak denilen şeyi anlayamıyorum.  Kimyacı tahlil eder. İçinde şu, şu var, der. Ama tohum içine girince yalnız ona lazım olan şeyleri cömertçe vermesi ne demek?  Kokuyu, rengi, madenleri, vitaminleri, çileği, fosforu, arseniği, şekeri, bilmem ki daha neyi? - Ama yalnız o mu? Ya su? Ya güneş? - Onun kadar mütevazı olmadıkları için bana ikinci derecede imiş gibi geliyorlar. Yağmur, dua, rica bekliyor sanki yağmur. Şarıl şarıl toprağa aktığı zaman seviniyor, "Allahım, çok şükür! " diyoruz.Ne de güneş gibi pırıl pırıl parlayarak, "Hepinize bir şeyler veriyorum, ben olmasam işiniz dumandır, ben olmasam yaşayamazsınız" der  toprak. O, sessizce çamur, balçık halinde ayaklarımızın altında bütün kış, potinlerimizi, üstümüzü kirleterek cansız, kara, kırmızı,  sarı, külrengi, simsiyah yatar. Sonra baharla beraber içindeki sevinci boşaltıverir. Hiç durmadan bol bol dağıtarak bize bir bayram gösterir. Çayırlar yoncalarla, bayırlar gelinciklerle, papatyalarla dolar. Çalı  süpürgeleri bile gülerler. Karşılığı için hiçbir şey istemeden veriyor o. Cömerttir, cömert ! Sonra vakti gelince, bize yeter dereceye kadar bir bayram gösterdikten sonra, yine alır kucağına, çürütür, doğurur. Çürütür, doğurur.
Sayfa 207 - Papaz EfendiKitabı okudu
sadık yâriniz.. Kara toprak..
* * * Açıl toprak açıl Kurulsun sofralar! Boğazına kadar öze boğulsun tohum Çatlasın bereketinden dağlar Gözümüz gönlümüz doysun..
Sayfa 27 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Her toplumun güvenliği az veya çok halkın yapısındaki mücadele ruhuna bağlıdır.
Reklam
Aşk Hastalığı
İbn Hazm'ın sayfaları beni çok etkiledi; aşkı, sağaltımı kendi içinde olan, başkaldıran bir hastalık olarak niteliyordu, çünkü bu hastalığa yakalanan insan sağaltılmayı dilemez; aşk acısı çeken iyileşmek istemez (Tanrı bilir, doğru!). O sabah her gördüğüm şeyin beni niçin böylesine coşkulandırdığını, aşkın, Anciralı Basilio'nun da
Sayfa 450 - Can Sanat Yayınları, 36. baskı, Çev. Şadan KaradenizKitabı okudu
Alparslan'ın Mezar Taşındaki Yazı
"Göklere kadar yükselen Alparslan'ın büyüklüğünü görmüş olanlar, gelin şimdi onu mezarında bir avuç toprak altında gömülmüş halde görünüz."
Güçlü bir ulusun bireyleri ak günlerde mutlu, kara günlerde dayanıklı, kanlı günlerde düşmanlarına ezici olabilmişlerdir.
Kitaptan yüzme öğrenip de sudan canlı çıkana rastlanılmamıştır.
Reklam
"Ey evladım Mahmud" dedi Üftâde "işte sen dahi o toprağın altındaki kara tohum idin. Üzerindeki toprak nefsindi senin. Evvela o toprağı yarıp çıkman gerekti. Ben yalnızca sana lazım olanı verdim. Benm sana verdiğim can suyu idi sadece. Sen ise o toprağı yarıp çıkmak için sebat ettin. Sende sabır var, fedakarlık var, samimiyet var... İşte o sebeple nefs toprağını yardın da güne çıktın şimdi. "
Sayfa 125Kitabı okudu
Birliğinin başına yeni atanmış bir rütbeli, savaşın nedenlerini ve savaşın niçin yapıldığı konusunda askerlere topluca nutuk atarsa; tecrübeli askerler onu dinlemez, acemiler ise ilk tüfek patladığında hepsini unuturlar.
Yine toprağı eline aldı. Kırmızı, nemli bir topraktı. Sakalına sürdü. - İçinde bunun demir, manganez, fosfor, kireç, her şey var, dedi. Ben tohumu anlıyorum. Bir nevi ambar. Bir nevi yumurta. Ama bu toprak denilen şeyi anlayamıyorum. Kimyacı tahlil eder. İçinde şu, şu var, der. Ama tohum içine girince yalnız ona lazım olan şeyleri cömertçe vermesi ne demek? Kokuyu, rengi, madenleri, vitaminleri, çeliği, fosforu, arseniği, şekeri, bilmem ki daha neyi? - Ama yalnız o mu? Ya su? Ya güneş? - Onun kadar mütevazı olmadıkları için bana ikinci derecedeymiş gibi geliyorlar. Yağmur; dua, rica bekliyor sanki yağmur. Şarıl şarıl toprağa aktığı zaman seviniyor, "Allahım, çok şükür!" diyoruz. Ne de güneş gibi parıl parıl parlayarak, "Hepinize bir şeyler veriyorum, ben olmasam işiniz dumandır, ben olmasam yaşayamazsınız," der toprak. O, sessizce çamur, balçık halinde ayaklarımızın altında bütün kış, potinlerimizi, üstümüzü kirleterek cansız, kara kırmızı, sarı, külrengi, simsiyah yatar. Sonra baharla beraber içindeki sevinci boşaltıverir. Hiç durmadan bol bol dağıtarak bize bir bayram gösterir. Çayırlar yoncalarla, bayırlar gelinciklerle, papatyalarla dolar. Çalı süpürgeleri bile gülerler. Karşılığı için hiçbir şey istemeden veriyor o. Cömerttir, cömert! Sonra vakti gelince, bize yeter dereceye kadar bir bayram gösterdikten sonra, yine alır kucağına, çürütür, doğurur. Çürütür, doğurur. Erkekler değil ama kadınlar muhakkak topraktan çıktı. Toprak ana! Toprak ana! Her mahlukun dişisinde bir topraklık var. Biz erkek kısmı güneşin, havanın, suyun çocuklarıyız belki, ama kadınlar muhakkak topraktan.
Sayfa 79 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Endişe, bacağıma dolanan kara bir köpek gibi beni bırakmıyordu."
Sayfa 88
545 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.