Kader dedikleri şey böyle bir şey mi? Böyleyse, bu ne biçim kader? Bahtsız bir coğrafyanın karanlık kaderi, nasıl olur da insanların kaderini bir çırpıda değiştirebiliyor? Esir bir kader, nasıl olur da insanlarının kaderini de esaret altına alabiliyor?
Sayfa 96 - Ayrılık
Aydınlık gecelerim var mı ki?
Karanlık gecelerin de olacak.
Reklam
Edebiyat; acı, sızı, keder, öfke ve umut. Edebiyat; zaman, cağ ve insanlık. Edebiyat; unutmaya karşı hatırlama uğraşı. Edebiyat karanlık ve aydınlık. Edebiyat; Gılgamış. Edebiyat; ölümsüzlük otu, yani umut.
Sayfa 342Kitabı okudu
Mezopotamya
Bu toprakların gerçek sahipleri umutluydu. Toprak onlarındı, atalarından kalmıştı. Ataları burada hayata gözlerini açmış, yine burada yaşama veda etmişlerdi. Yetmiş yedi göbek bu toprakların sahibi onlardı. Buna, göklerindeki parlak ay, sıcak güneş, kıpır kıpır yıldızlar, usul usul yağan yağmur, bembeyaz kar, haşmetli dağlar, bereketli topraklar, coşkun akan ırmaklar, göklerinden eksik olmayan kartallar şahitti. Bu gökyüzü, bu nehirler, bu buzul gölleri, bu derin vadiler hayatlarının şahidiydi.
Karanlık baş döndürücüdür. İnsana aydınlık gerekir. Gündüzün aksi istikametine dalan yüreğinin sıkıştığını hisseder. Göz karanlıklara bakınca zihin bulanır. Ay tutulmasında, gecede, isli bir donuklukta en gözüpekler için bile endişe vardır. Kimse gece vakti, tek başına içi titremeden ormanda yürüyemez. Karanlık ve ağaçlar, ürkütücü ve kalın katmanlar oluşturur. Tam olarak seçilemeyen derinliklerde düşsel bir gerçeklik belirir. Algılanamayacak nesneler birkaç adım ötenizde hülyalı bir biçim alır. Boşlukta ya da zihinde uyuyan çiçeklerin düşlerine benzeyen belli belirsiz ve kavranması mümkün olmayan bir şeylerin dalgalandığı görülür. Ufukta ürkütücü görüntüler vardır. Devasa karanlık boşluğun yayıntıları solunur. İnsan korksa da, arkasına bakmak ister. Gecenin oyukları, iç karartıcı hale gelen nesneler, yüründükçe dağılan suskun şekiller, iç içe geçmiş karanlıklar, öfkeli çalılıklar, kurşuni renkte su birikintileri, karanlığın içine yansıyan kasvet, sessizliğin mezarlıkları andıran enginliği, karşılaşılması olası meçhul varlıklar, gizemle eğilen dallar, ürkütücü ağaç gövdeleri, titreşen uzun ot yığınları; tüm bunların karşısında savunmasız kaldığında ürpermeyen, endişeyi yakınında hissetmeyen bir gözüpeklik yoktur. Âdeta ruhun karanlığa karışmasına benzer iğrenç bir his duyulur. Karanlıkların bedene nüfuz etmesi bir çocuk için tasvir edilemeyecek ölçüde ürkütücüdür. Ormanlar kıyamet günü gibidir ve küçük bir ruhun kanat çırpışı onun devasa kubbesinin altında bir can çekişmenin hırıltısına dönüşür.
Sayfa 462
Bir gece, Gecede bir uyku.. Uykunun içinde ben... Uyuyorum, Uykudayım, Yanımda sen. Uykumun içinde bir rüya, Rüyamda bir gece, Gecede ben.. Bir yere gidiyorum, Delice.. Aklımda sen. Ben seni seviyorum, Gizlice.. El-pençe duruyorum, Yüzüne bakıyorum, Söylemeden, Tek hece. Seni yitiriyorum Çok karanlık bir anda... Birden uyanıyorum, Bakıyorum aydınlık; Uyuyorsun yanımda.. Güzelce.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.