Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
·
Puan vermedi
Türkler Hakkında bir yabancının izlenimleri
Türk Mektupları – Ghiselin de Busbecq Bu kitabı farklı kaynaklardan duyar ve merak ederdim. Bir Avrupalının gözünde Osmanlı 1500’lü yıllarda nasıl görünüyordu sorusunun yanıtlarını içeriyor. Bir elçi olarak İstanbul’a gelen yazar uzunca bir süre boyunca İstanbul’da kalıyor. İlk önce şunu belirtmek gerekir ki hiçbir Avrupalı Osmanlılara,
Türk Mektupları
Türk MektuplarıOgier Ghiselin De Busbecq · İş Bankası Kültür Yayınları · 2011296 okunma
AKHILLEUS: Eğer uygun bir kanıt bulunduysa, 'Varsayım' yerine 'Teorem' demek daha doğru olmaz mı? KARINCAYİYEN: Doğrusunu isterseniz haklısınız ama geleneksel olarak bu tanım kullanılıyor. TOSBAĞA: Sebastiant ne tür müzikle uğraşıyordu?
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
‘Su aygırları da aynı acıyı defalarca yaşıyor mu? Aynı acıyı aynı şiddetle en başından duyuyorlar mı içlerinde? Bir karıncayiyen mesela bir yaprağı kenara çekerken bir anıyı hatırlıyor mu? Bir kaplan düşünüyor mu eski bir günbatımını? Ormandaki ilk yalnız gecesini bir baykuş? Durup düşünüyor mu bir fil en başından olan biteni? Bedendeki bir yara kapanmadıkça hatırlatır kendini, orada ortağız. Bir hayvanla biz. Peki, ruhta açılan yaralar, oyuklar? Bir hipopotam seviyor mu yarasını bir insan gibi? Kavga ediyor mu onunla? Uğraşıyor mu iyileştirmek için ruhundaki yara bereyi bir sansar? Kaç kere vuruluyor bir alageyik? Kaç yerinden? … Her şey geride kaldığında tam, dörtnala koşarken gğneşe doğru bir at, aniden düşüyor mu bir insan gibi toza dumana bulanarak? Hatırlıyor mu onu oraya getiren nedenleri? Kişneyerek, böğürerek kapaklanırken yere anlıyor mu orada bir hikayenin bittiğini?’
Karıncanın Ne Olduğunu Bilmeyen Karıncayiyen
Yorgun ama mutluluğu, karnı toktu. Mmm, karıncalar lezizdi. Yarin gece ava çıkıp biraz daha yiyecekti. Aslında biraz değilde çok.( Jill Tomlinson 2022 syf 99 )
Sayfa 99 - REDHOUSE kidzKitabı okudu
Efsanevi Ermeni Radyosu, devletin desteklediği yuvarlak konuşmaların konusunda absürt bilmecelerle dolu gömülü bir hazineydi. İşte favorilerimizden bazıları: ERMENİ VATANDAŞIN SORUSU: Akopian'ın geçen pazar devlet piyangosundan yüz bin ruble kazandığı doğru mu? DEVLET TEMSİLCİSİNİN CEVABI: Evet, doğru. Yalnız geçen pazar değil, pazartesi günü olmuştu. Ve Akopian değil, Bagramyan'dı. Ve devlet piyangosu değil, dama oyunuydu. Ayrıca yüz bin değil, sadece yüz rubleydi. Bir de kazanmamış, kaybetmişti. Soru: Cevap veremeyeceğiniz bir soru var mıdır? Cevap: Hayır. Biz işimize Marksist diyalektiğe göre yaklaşırız. Her soruya her cevabı veririz.
Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Adamımız ana caddede yürürken başka bir adama rastlar. Onu durdurup, "Rappaport sana ne oldu böyle? Sen kısa boylu, şişman bir adamdın. Oysa şimdi uzun boylu, zayıf bir adam olmuşsun. Eskiden iyi giyinen, temiz bir adamdın. Şimdiyse saçın sakalın birbirine karışmış." Diğer adam "Ben Rappaport değilim." der Ve adamımız cevabı yapıştırır: "Demek adını da değiştirdin!"
Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Ancak kaygan zemin argümanın geçerliliğinin muhakemesinde mantıktan başka bir alan da kullanılabilir: Psikoloji... Toledolu restoran sahibiyle ilgili şu fıkrayı düşünün: İki adam bir trende karşılıklı oturmaktadır. Biri hesaplarını gözden geçirmekte olan daha yaşlıca bir adamdır. Ara sıra kolundaki altın Omega saate bakmaktadır. Diğeri çok daha gençtir eski püskü bir kot giymektedir. Bir süre sonra genç adam sorar "Afedersiniz saati söyleyebilir misiniz?" Yaşlı adam cevap vermez. "Tekrar rahatsız ediyorum, ama bana saati söyleyebilir misiniz acaba?" Yaşlı adam camdan dışarı bakar. Sonra genç adama döner ve "Hayır!" der. Genç adam buna fena hâlde bozulur. "Bakın size gayet medeni bir soru sordum. Neden bana saati söylemiyorsunuz?" Yaşlı adam, "Sana saati söylersem sohbet etmeye başlarız. Benim hakkımda bir şeyler öğrenirsin. Benim Toledo'daki en lüks restoranlardan birinin sahibi olduğumu, güzel ve bekâr bir kızım olduğunu öğrenirsin. Bizi ziyarete gelirsin. Kızıma âşık olursun. Onunla evlenirsin..." der. "Eee bu çok mu korkunç bir şey olurdu? Ben gayet saygıdeğer bir genç adamım." Yaşlı adam, "Belki de" der. "Ama bir saat alacak kadar bile parası olmayan bir adamın damadım olmasını istemem."
Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Aristoteles ile Washington yolculuğundaki refâkatçisi karıncayiyene dönelim. Bildiğimiz güç merkezlerini -Beyaz Saray, Washington Hükümet Binası, K Caddesi - gezerek şehirde dolaştıktan sonra karıncayiyen Aristoteles'e döner ve şöyle der: "Biliyor musun? Başkanlığa aday olmalısın. Bu insanlardan çok daha zekisin, mantık ve retorik konusunda uzmansın ve müthiş tanınmış bir ismin var." Aristo "Bana göre değil dostum diye cevap verir, "Ben sahne arkasındaki tiplerden biriyim; Altın çağın Karl Rove'u." Karıncayiyen, "Dalga mı geçiyorsun? Sen kimin kampanyasını yürüttün ki? " diye sorar. 'Vasat İskender adını taktıkları o ahmağı bilir misin?"
Sayfa 163 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
"..bir keresinde bir bilge şöyle demişti: "Bir kelime seçmek, bir dünya seçmektir," yani bir meseleyi tanımlamakta kullanılan tabirler, o mesele hakkında düşünebilme yollarımızı kısıtlar."
Sayfa 142 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bertrand Russell ve G.E Moore tarafından öne sürülmüş olan gerçeğin karşılıklılığı teorisi vardı: Bir inanç ancak ona karşılık bir gerçek olduğunda doğrudur. Örneğin "kedi paspasın üstündedir" önermesi, ancak ve ancak paspasın üzerinde bir kedi varsa doğrudur.
Sayfa 137 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
“Ben de çiçek yetiştiriyorum, “ dedi Hikmet. Ekstra ekstra zeytinyağı tenekelerinde. Arsız çiçekler yetiştiriyorum; tenekeler düşmesin diye, pencerenin önüne çıtalar çaktım.Biraz duymuşsundur bizim gecekonduları. Çiçeklerle birlikte havayı kirletiyoruz işte. Çiçeklere zararlı böcekleri yok etmesi için karıncayiyen de beslemeyi düşünüyorum. Tabii kafeste.” “Gerçekten, böyle bir yerde mi yaşıyorsun?” “Gerçekten yaşamadığımı söylemiştim.(Ukâla!) Acı bir yaşantıdan sonra insan, ancak bedenine eziyet ederek günlerini sürdürebiliyor.”
Sayfa 139 - Hikmet ve Bilge
M.Ö 1.yüzyılda siyaset kuramcısı ve hatip Cicero ( M.Ö 106-43) şöyle demiştir: Siz doğmadan önce olanlardan habersiz olmak, daima bir çocuk olarak kalmak demektir." Bir kaç milenyum sonra Harvardlı filozof George Santayana (M.S 1963-1952) Cicero'nun uyarısına şu ince ayarı yaptığında tarih tekerrür etmiş oldu: "Geçmişi hatırlamayanlar onu tekrar etmeye mahkûmdur."
Sayfa 122 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
"Bizim mahallenin şamanı başlarımızın üzerinde rengârenk perilerin uçuşmasını gün gibi ortada bulabilir. Sözü edilen perilerin onun kendisi için aşikâr olduğunu kabul etmeye razıyız, fakat bizim için apaçık ortada olduğunu söyleyemeyiz."
Sayfa 120 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
143 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.