Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Taze balık ve roka salatası eşliğinde rakılarını içerken koyu bir sohbetin tadını çıkaran, arada bir dd kahkahayı patlatan bu keyif ehli insanların doldurduğu denizüstü balık lokantaları; Rumelihisarı'ndaki konserlerden çıkan coşkulu gençlik seli; deniz kenarında renkli fırıldaklarla süsledikleri el arabalarında kâğıt helva, kaynamış mısır ve çiçek satanlar; birbirine sarılmış gezinen âşıklar, ailece Emirgân' ın çay bahçelerinde oturup gelip geçenleri seyredenler, tavernalardan yükselen oynak müziğin ezgisi, denizin kokusu...
ÇÖL DESTANI
Haftalardan beri sıcak ve yumuşak yemek görmeyen kıtalardan biri, Kanal'a yakın bir tepenin üstünde, hayatta belki son geçirecekleri bir akşam biraz et yemek istemişti. Askerlerin birer suları vardı. Nafile taşıdıkları karavanalarını zayıf tahtalarla yaktıkları ateşlerin üzerine koydular ve tepenin dibinde yatan ölü bir devenin başını kesip pişirmeye başladılar. Karavanada, hep beraber bir deve başına güç ıslatan kıymettar sular tebahhur ediyordu. Fakat talih akşamüstü hafif çizgi halinde Kanal suyunu gören ve Mısır hikayeleri ile sarhoş olan bu kıt'adan yaşamak için bir son geceyi gördü. Aldıkları emir üzerine ölü deve başını, yarı kaynamış sularını kumlar üstüne döktüler. Tulumlarını alıp Kanal'a gittiler. İşte Anadolu çocukları Kanal'a böyle gittiler. Bu Anadolu'nun her yerdeki, Çanakkale'deki, Erzurum Dağı'ndaki, Medine'de ki destanıdır!
Sayfa 131
Reklam
Bugün X-ışınları kullanılarak, mumyalar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda Antik Mısır'da beyin ameliyatlarının yapılmış olduğu anlaşılmıştır. Üstelik bu ameliyatlar oldukça profesyonel yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Cerrahi operasyon geçirmiş mumyaların kafatasları incelendiğinde, ameliyat yerlerinin düzgünce kesilmiş olduğu görülmektedir. Hatta bu insanların ameliyattan sonra hayatta kaldıklarını ispatlayan, kaynamış kafatası kemiklerine rastlanmıştır.
Sayfa 52 - Mitoloji Tarihi YayınlarıKitabı okudu
Bugün X ışınları kullanılarak, mumyalar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda Antik Mısır'da beyin ameliyatlarının yapılmış olduğu anlaşılmıştır. Üstelik bu ameliyatlar oldukça profesyonel yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Cerrahi operasyon geçirmiş mumyaların kafatasları incelendiğinde, ameliyat yerlerinin düzgünce kesilmiş olduğu görülmektedir. Hatta bu insanların ameliyattan sonra hayatta kaldıklarını ispatlayan, kaynamış kafatası kemiklerine rastlanmıştır.
24 SAATTE BİR MATARA SU
Haftalardan beri sıcak ve yumuşak yemek görmeyen birliklerden biri Kanal'a yakın bir tepenin üstünde, hayatta belki son geçirecekleri bu akşam için biraz et yemek istemişti. Askerlerin birer matara suları vardı. Nafile taşıdıkları karavanalarını zayıf tahtalarla yaktıkları ateşlerin üzerine koydular ve tepenin dibinde yatan ölü bir devenin başını kesip pişirmeye başladılar. Karavanada hep beraber bir deve başını güç ıslatan kıymettar sular tebahhur ediyordu. Fakat talih, akşamüstü hafif çizgi halinde Kanal suyunu gören ve Mısır hikayeleriyle mest olan bu kıtadan, yaşamak için bir son geceyi çok gördü. Aldıkları emir üzerine ölü deve başını, yarı kaynamış sularını kumlar üstüne döktüler. Tulumları alıp Kanal'a gittiler.
Sayfa 69 - Ateş ve GüneşKitabı okuyacak
MÖ 3000'lerde Beyin Ameliyatı
"Eski Mısır'da tıbbın ulaştığı gelişmişlik düzeyi oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü hiçbir tarihci milattan önce 3000'lerde yaşamış eski bir medeniyetten böylesine gelişmiş bir teknoloji beklemiyordu. Bugün X ışınları kullanılarak mumyalar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda antik Mısır'da beyin ameliyatlarının yapılmış olduğu anlaşılmıştır . Üstelik bu ameliyatlar oldukça profesyonel yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Cerrahi operasyon geçirmiş mumyaların kafatasları incelendiğinde ameliyat yerlerinin düzgünce kesilmiş olduğu görülmektedir. Hatta bu insanların ameliyattan sonra hayatta kaldıklarını ispatlayan kaynamış Kafatası kemiklerine rastlanmıştır."
Sayfa 52 - Mitoloji tarihi yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kanal...
Haftalardan beri sıcak ve yumuşak yemek görmeyen kıtalardan biri, Kanal'a yakın bir tepenin üstünde, hayatta belki son geçirecekleri bu akşam biraz et yemek istemişti. Askerlerin birer matra suları vardı. Nafile taşıdıkları karavanalarını zayıf tahtalarla yaktıkları ateşlerin üzerine koydular ve tepenin dibinde yatan ölü bir devenin başını kesip pişirmeye başladılar. Karavanada, hep beraber bir deve başını güç ıslatan, kıymettar sular tebahhur ediyordu. Fakat talih, akşam üstü hafif çizgi halinde Kanal suyunu gören ve Mısır hikayeleriyle sarhoş olan bu kıt'adan yaşamak için bir son geceyi çok gördü. Aldıkları emir üzerine ölü deve başını, yarı kaynamış sularını kumlar üstüne döktüler. Tulumlarını alıp Kanal'a gittiler.
Gezileri sırasında Herodot krallarla, imparatorlarla, kâhin ve din adamlarıyla, köylülerle, yün taşıyan Anadolulu kadınlarla, dağ patikalarında eşeklerini sü-ren sürücülerle, çam ormanlarının gölgesinde ağaç bi- çen tahtacılarla konuşmuştu. Yaşlandığında, her âşık gibi, parası tükenerek,' pek fukara kalmıştı. İşte o zaman, kalemi eline alıp, günün dünyasına değgin, belleğinde, aklında kalan binbir hoş anıyı; kardeşleri olan insanoğullarına müjdelemeyi kafasına koymuştu. Hindistan'da, koyun yününden çok daha beyaz ve yumuşak yün ağaçlarından (pamuk), İllirya'lı kızların nasıl evlendirildiklerinden (Güzel kızlar çarşı meydanında açık artırma ile satılıyor bu satıştan elde edilen para, çirkin kadın ve kızları alan erkeklere veriliyordu); göl kıyısı insanlarının, çocuklarının göle düşmemeleri için ne gibi çarelere başvurduklarından, Mısır'da sivrisineklere karşı nasıl cibinlik yapıldığından, Iran krallarının gezi sırasında yalnız kaynamış su içtiklerinden, Andromakid hanedanının nasıl pire tuttuğundan, Lidya Kralı Kandavlis'in karısını çırılçıplak gösterdiği için taht ve tacından nasıl mahrum kaldığından, Lidya'da en çok kocası olan kadınların nasıl saygı gördüklerinden, Iskitlerin kısraklarını nasıl sağdıklarından söz etti. Kitabı, eski çağdan pek ilginç bir röportaj oldu.
Haftalardan beri sıcak ve yumuşak yemek görmeyen kıtalardan biri, Kanala yakın bir tepenin üstünde, hayatta belki son geçirecekleri bu akşam biraz et yemek istemişti. Askerlerin birer matra suları vardı. Nafile taşıdıkları karavanalarını zayıf tahtalarla yaktıkları ateşlerin üzerine koydular ve tepenin dibinde yatan ölü bir devenin başını kesip pişirmeye başladılar. Karavanada, hep beraber bir deve başını güç ıslatan, kıymettar sular tebahhür ediyordu. Fakat talih, akşam üstü hafif çizgi halinde Kanal suyunu gören ve Mısır hikâyeleriyle sarhoş olan bu kıtadan yaşamak için bir son geceyi çok gördü. Aldıkları emir üzerine ölü deve başını, yarı kaynamış sularını kumlar üstüne döktüler. Tulumlarını alıp Kanal'a gittiler. Iste Anadolu çocukları Kanal'a böyle gittiler. Bu, Anadolu'nun her yerdeki, Çanakkale'deki, Erzurum dağındaki, Medine'deki destanıdır.
Sayfa 141Kitabı okudu