Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
1828 yılında bütün bu hiçe saymaları, azarlamaları ve ödül vaatlerini umursamamak için çok yürekli bir genç kadın olmak gerekirdi. İnsanın kendi kendisine, "Aa, edebiyatı da satın alacak değilsin ya, edebiyat herkese açıktır. Üniversitedeki bir idari görevli de olsan, beni çimenlerin üzerinde yürümekten men etmene izin vermiyorum. İstersen kütüphanelerini de kapat ama benim zihnimin özgürlüğünün üstüne kapatabileceğin ne bir kapı, ne bir kilit ve ne de bir sürgü var," diyebilmek için tam bir delifişek olmak gerekirdi.
Romancının durumundaki “dürüstlük”ten kastımız, bunun gerçek olduğuna dair sizde uyandırdığı inançtır. Evet, dersiniz, bunun böyle olabileceği hiç aklıma gelmezdi; bu tür davranan kişilerle hiç karşılaşmamıştım ama sen beni öyle olduğuna, öyle şeylerin olabileceğine dair ikna ettin. Nitekim insan okurken, her bir sözcük grubunu ve her bir sahneyi ışık altında tutar zira Doğa çok tuhaf bir şekilde, romancının dürüst olup olmadığına hükmetmemiz için bize içsel bir ışık vermiştir sanki... Daha doğrusu Doğa, en akıl sır ermez ruh halindeyken bile, görünmez bir mürekkeple zihnimizin duvarlarının üzerine bu büyük yazarların doğruladığı bir önseziyi, görülebilir olmak için onların dehasının ateşine tutulması yeterli olan bir eskizi nakşetmiş gibidir. Onu böyle görünür hale getirip de canlandığını görünce kendinizden geçer ve "Ama ben bunu her daim hissetmiş ve onu hep istemişimdir!" diye bağırırsınız.
Reklam
516 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Marquis De Sade, kimine göre deli, kimine göre dahi; kimine göre sapık, kimine göre gerçekçi, ama bence en çok bir filozof. Tıpkı diğer filozoflar gibi bir öncü. Bir fark yaratmanın bedelini de ödemiş elbette. Kapatılarak. Her türlü haneye konuk olmuş. Konuklukları bir ölümle sonuçlanmama sebebi elbette zengin nüfuslu aristokrat bir aileye mensup
Aline ve Valcour: Felsefi Roman (1. Cilt)
Aline ve Valcour: Felsefi Roman (1. Cilt)Marquis de Sade · İthaki Yayınları · 202312 okunma
Daha önce de belirtildiği gibi, olumsuz duyguların bastırılmasını zorunlu kılan bir ortamda yetişmiş olmak düşmanca eğilimlerin gelişmesine ve insanın kendisine yabancılaşmasına neden olur. O halde, olumsuz duyguların bilincinde olmayan bir insan için bu konuda bir çıkış yolu olabilir mi? Böyle bir soruya olumlu bir karşılık vermek, daha önce
Mrs. Behn espri anlayışı, yaşam gücü ve cesaret gibi halktan kişilere özgü erdemlerin tümünü kendisinde toplamış orta sınıftan bir kadındı. Kocasının ölümü ve kendisinin yaşadığı birtakım talihsiz maceralar yüzünden hayatını aklını kullanarak yaşamak zorunda kalmıştı. Erkeklerle eşit koşullar altında çalışması gerekiyor ve çok çalıştığı için de geçimini sağlayacak kadar kazanabiliyordu. Bu olgu aslında, A Thousand Martyrs I have Made ya da Love in Fantastic Triumph Sat gibi şiirler de dâhil olmak üzere, onun yazmış olduğu her şeyi gölgede bırakacak kadar önemlidir, çünkü zihnin özgürlüğü, daha doğrusu zihnin zaman içinde dilediğini yazacak özgürlüğe kavuşabilme olasılığı işte tam da bu noktada başlamaktadır. Aphra Behn bir kez başı çekmişti ya, kızlar artık onu örnek alabilecekler ve annelerine babalarına gidip "Bana artık harçlık filan vermenize gerek yok, ben kalemimle para kazanabilirim," diyebileceklerdi. Elbette ki, daha uzun yıllar boyunca alacakları yanıt "Evet, Aphra Behn'inki gibi bir hayat yaşayarak, öyle mi? Ölsen daha iyi!" olacak ve kapı her zamankinden daha hızlı bir şekilde üzerlerine kapanacaktı. Bu çok ilginç konu, yani erkeklerin kadınların iffetine verdiği değer ve bu olgunun onların eğitimi üzerindeki etkisinin de bu noktada tartışılması doğru olur.
…zira tarlalarda aylaklık etmekten ve alışılmadık şeyleri düşünmekten hoşlanan ve “Süfli bir hanenin sıkıcı işlerini” oldukça paldır küldür bir şekilde ve hesapsızca aşağılayan bu melankolik hanımefendi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve onu gözümün önünde canlandırabilmek için mesnetsiz dedikodu bile duymaya razıydım.
Reklam
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
İçinde ‘nasıl anlatılır’ını bilmediğin bir boşluk. Ruhunda sana ait ama sana benzemeyen bir alan. En çok onu arıyorsun. En çok ondan kaçıyorsun. Bir tanımı yok. Kitaplarda yok, şarkılarda, şiirlerde yok; gündelik yaşamın içinde en ufak emaresi yok. Onu bulamadığından bileğin kağıtlara düşüyor. Onu bulamadığından aydınlıklardan siliniyor
Mustafa Kemal Atatürk'ün Söylediği 75 Söz | Atatürk Sözleri ve Anlamları Cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşam şekli ve üstlendiği görevleri gereği çok yönlü bir liderdi. Verdiği demeçler, söylediği sözler, aktardıkları ve daha nicesi hayatın her alanında önemli tavsiye, fikirler ve sözleri içeriyor. Spor,
ANNEYİ ÖLDÜRMEK SURETİYLE KARISINA DERS VERMEK
Qingshan komününde dört kişilik bir aile yaşıyordu: Anne Wang, oğul Wang, karısı Tarçın Çiçeği ve küçük oğulları. Bay Wang, bölgenin tarım makineleri fabrikasında çalışıyordu. Anne Wang ile gelini Tarçın çiçeği arasındaki ilişkiler, havadaki pozitif ve negatif elektrik yükleri arasındaki ilişkiye benziyordu. Bir araya geldiklerinde şimşekler
Reklam
On dokuzuncu yüzyılda bile kadının sanatçı olmak için yüreklendirilmediği apaçık ortadadır. Tam tersine, kadın her vesileyle ağzının payını almış, tokatlanmış, diskurlara muhatap olmuş ve bol bol öğüt dinlemiştir. Şuna karşı çıkma, bunu yalanlama ihtiyacı kim bilir onun aklını nasıl zorlamış ve şevkini nasıl kırmıştı... İşte burada, bir kez daha kadın hareketi üzerinde bu denli etkili olmuş olan o çok ilginç ve anlaşılmaz eril aşağılık duygusunun menziline girmiş bulunuyoruz. Ta derinlerde yatan, o her yerde kendisini görme arzusu, “kadının” aşağı olmasından çok “erkeğin” üstün olmasına yönelik olduğu için, nereye bakarsanız bakın onun sadece sanat alanında değil, muhatabı ne denli alçakgönüllü ve fedakâr ve kendisi için ne kadar minimal düzeyde tehlike arz ediyor olursa olsun, siyasette bile onun önüne dikildiğini görüyoruz.
AKPlileşen CHP tayfası beni takipten çıkarmış. Ben burada yazıları gözünüz açılsın diye yazıyorum, doğruları söylüyorum... Siz ise fanatikliğinizce saçma sapan ego peşinde koşan yazdığı kitapta doğru dürüst kendine ait tek cümle bulunmayan insan olmak yolunda devam ediyorsunuz. Akıllı insan olmak, başkalarını aptal sanmak aptal yerine koymak demek değildir.
Kaldırımda gelen geçene omuz atarak kendilerine yol açan kişileri izlerken, hayatın her iki cins için de her daim mücadele gerektiren zorlu ve çetrefilli bir süreç olduğunu düşünmekten kendimi alamadım. Ayakta kalabilmek için müthiş bir cesaret ve dayanma gücüne sahip olmak şarttı. Vehimlerle dolu yaratıklar olduğumuz için, bu süreçte özgüven sahibi olmak belki de en önemli şartlardan biri olarak ön plana çıkıyordu. Özgüvenimiz olmadan, beşikteki bebekler gibiyiz. Peki, o zaman böylesine paha biçilmez olmakla birlikte değeri tam olarak bilinmeyen bu niteliğe en kısa yoldan nasıl kavuşabiliriz? Elbette ki diğer insanların bize kıyasla daha düşük seviyede olduğunu düşünerek...
"Ayakta kalabilmek için müthiş bir cesaret ve dayanma gücüne sahip olmak şarttı."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.