Şüphesiz Hıristiyan mistisizmi ile İslâm tasavvufu arasında kesişme noktaları ve benzerlikler vardır. Her şeyden önce, her ikisi için de züht (dünyaya rağbet etmeme) mecburiyeti söz konusudur. Sûfilerin daimi dersidir bu. Nitekim Ebu'l Hasan en-Nuri sûfileri şöyle tarif eder:
Onlar hiçbir şeye sahip değildir ve hiçbir şey de onlara.
Ve Cüneyd:
Tasavvuf, Allah'ın seni sende öldürüp Kendisinde yeniden diriltmesidir.
Ebu Yezid el-Bistâmî de şöyle diyordu:
Ben silindiğinde, benliğim Allah'ın bizzat aynası olur.
Kur'ân'ın apaçık ifadesi de zaten budur işte:
Ölü iken kalbini diriltip
insanlar arasında yürürken,
onu aydınlatacak bir nur verdiğimiz
kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp
çıkamayan kimsenin durumu gibi olur mu?
En âm, 6/122
Sayfa 66 - Timaş yayınlarıKitabı okudu
Mona Lisa'yı Leonardo'nın kraiyerinin sonlarına doğru yaklaştığı dönem içinde düşünmek sanat ve doğanın kesişme noktasında durma noktası olarak ele almak makuldür.
Sayfa 475Kitabı okudu
Yaşamınızdaki her tecrübenin duygusunu önceden tahmin edebilirseniz, yeni bir şeyin oluşması için yer kalmaz, çünkü siz yaşamınızı gelecek yerine geçmişten gözlemliyor olursunuz. Bu, ruhun ya özgür kaldığı ya da tutsak olduğu kesişme noktasıdır. Enerjinizi duygu formunda özgür bırakmayı öğrenecek ve böylece dış görüntünüzle gerçekte kim olduğunuz arasındaki uçurumu daraltacaksınız. En nihayetinde şeffaflığa ulaşmanız kaçınılmazdır. Olduğunuz gibi göründüğünüzde, gerçek anlamda özgürsünüzdür.
