Sanatın yaptığı garip şeyse, zamanı hem sıkıştırması hem de genişletmesi. Örneğin bir roman okuduğunuzda, birkaç saatlik bir okuma süresi içinde çok büyük olaylar, çok uzun zamanlar geçip gider. Şiir belki bir anlıktır ama yaşamın tümünü içerebilir. Ciddi bir klasik müzik parçası dinlediğimizde zamanın hiç farkında olmayız. Sanatın bize sunduğu iyileştirme etkeni yalnızca ne dediği, ya da ne yaptığı ile sınırlı değildir - neye izin verdiği önemlidir. Gündelik zaman bir süreliğine önemsizleşir. ”Zamanın geçtiğini fark etmedim,” dediğimizde özgürlüğümüzü hissederiz. Aşık olduğumuzda da aynı şey olur. Yaptığımız işe tamamen daldığımızda da, şöyle rahatça oturup kitabımızı açtığımızda da aynı şey olur.
Okumak bize okumamaktan daha çok zaman kazandırır.
...varlığımı bir başka varlıkta erimiş hissederken yaşadığımı da hissettim. Gözlerim yaşardı. Keşke hiç bitmeseydi. Ama ne çabuk bitmişti ve en güzel kısmı bitmişti.