“Bin ‘ah’ kadar derin, bin ‘ah’ kadar ıssız, bin ‘ah’ kadar kimsesiz.”
Öncelikle belirtmek isterim ki yazarın önsözde yaptığı uyarıya katılıyorum. Bu kitabı okuyabilmek için sağlam bir psikolojiye sahip olmak gerekir. Ağır depresyon belki de şizofrenik sanrılar yaşayan Efsun'un dünyası okuyucuya akıl ile deliliğin sınırına davet ediyor. Bir nevi yazın kışa dönme hikayesi…
Kitap, ana karakter Efsun'un Ocak ile Ağustos 2012 arasında tuttuğu günlükten oluşuyor. Yazarın deyimiyle bir hezeyan defteri! Yaşadığı mutsuz evlilik mi onu bu hale getirdi, yoksa geçmişin birikimi miydi?
Novella diyebileceğimiz, 66 sayfadan oluşan bu kitaba kendini değersiz hissetme ve hüzün hakimdi. Efsun'un bakış açısıyla okuduğumuz günlükte gerçeklikle hayalin sınırını fark edemiyoruz. Rengarenk kişiliği ve hayat dolu hallerini özleyen, eşinin hayatında kendini kiracı gibi hisseden çaresizliklerine tanıklık ediyoruz. Uzun zaman evden uzakta gemide çalışan eşinin ilgisizliği mi tetikledi yaşananları yoksa hepsi şizofrenik sanrılar mıydı? Soruların cevapları okuyucunun hayal dünyasına bırakılmış.