İhtimal daha kırk sene, elli sene yaşayacağım. İhtimal daha elli yaş bu hazin muzafferiyetin hazin yıldönümünü görmek lazım gelecek. Hayat, ne uzun, YaRabbi, ne uzun?
''O zaman hazretleri: "Olacak çocuk on beş yaşında baş olur; olmayacak adam kırk yaşına da gelse çocuk kalır" buyururlar ve yaş farkı aramaksızın gençleri de huzurlarına kabul ederlerdi.''
Bu günkü kitap sipariş listem aşağıdadır,sonunda eşim beni boşayacak.
*Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra Rıfat Ilgaz
*Prens Niccola Machiavelli
*Yeraltından Notlar - Hasan Ali Yücel Klasikleri Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
*Ev Sahibesi - Hasan Ali Yücel Klasikleri Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
*Karartma Geceleri Rıfat Ilgaz
*Yokuş Yukarı Rıfat
Sanırım son Ankara'ya gelişim altı yıl önceydi. Çok iyi bilmediğim halde bu gün Kızılay Meydanı’ndan geçerken o kalabalığı özlediğimi farkettim. Hatta bana hep boğucu gelen Ankara’nın serin sabahlarını bile özlemişim. Şu anda Çankaya tarafında bir simit evinde baharın yeni yeni uç verdiği parkı seyrediyorum. Karşımdaki masada siyah uzun saçlı şampanya kazaklı kot pantolonlu bir kız ile yanında sanırım erkek arkadaşı, oturuyorlar. Onun da montu biraz daha koyu şampanya ve ayağında kot pantolonu var. Asker traşı olmuş. Tahminimce öğrenci ikisi de. Poğaça ve çay istediler.
Sağ masaya şimdi oturan ise kırk yaş civarı bir kadın. Kırmızı kabanını çıkardı. Siyah kumaş pantolonu ve fistik yeşili sade bluzu ile çay ve simit sipariş etti. Meç saclari var. Bir altmış boylarında, oldukça kibar ve narin görünüyor. Gazetesi ile bu serin Mart sabahının tadına varmaya calışıyor.
Sol tarafımdaki masaya şimdi içeri giren 35 yaşlarinda kumral siyah deri montlu kadın oturdu. Montunu çıkardığında; uçuk pembe bir hırka onun içinde de beyaz bir tişörtü var. Kırmızı çerçeveli ve saplı gözlükleri topuz yaptığı saçına yakışmıştı. Kot pantolonu biraz yaşına göre rüküş dursa da o kendini rahat hissettiği sürece sorun yoktu.
14-03-2015
ANKARA
YETİM KALDIM
Kırk üç yaşımda ben bir yetim oldum
Dağ gibi babamı mezara saldım
Dilimde dualar geride kaldım
İğdeler de kötü koktu o günde
Âlemin güneşi etsin şefaat
"Kartallar, uçan canlılar arasında en uzun yaşayan hayvanlardır. Bazı kartallar yetmiş yıl bile yaşıyorlar. Fakat bu uzun yaşamın kartallar için bir bedeli vardır. Kırk yaşına geldiklerinde çok zor ve ciddi bir karar vermek zorunda kalırlar. Kırk yaş, kartallar için dönüm noktasıdır. Pençeleri daha da sertleşir. Bu yüzden de esnekliğini yitirir. Avlanırken avını sağlamca kavrayıp tutmakta güçlük geçmeye başlarlar. Gagası uzayarak göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları güçsüzleşir ve ağırlaşır. Artık kartalın uçması ve avlanması iyice zorlaşır. İşte tam da bu noktada kartal, iki ihtimalden birini seçmek zorundadır. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşu acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir."
....
"Bu, yüz elli gün kadar süren bir değişim dönemidir. Kartal eğer ölmek yerine değişime karar verirse, bir dağın tepesine uçar ve kayalıklarda kendisine bir yuva bulur. Orada kaldığı süre boyunca gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. Sonunda kartalın gagası yerinden sökülüp düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler acıyla. Gagası yeniden çıktığında bu yeni gagayla bu kez pençelerini yerinden sökerek çıkarır. Derken yeni pençelerinin çıkmasını da acıyla beklemeye başlar. Eski tüylerini üzerinden yolup atar. Yaklaşık beş ay kadar sonra kartal, kendisine yirmi yıllık yeni bir yaşam bağışlayan meşhur 'yeniden doğuş' uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.
...
Akarken gözlerimden üç beş damla yaş
Sorarım kendime üç günlük dünyada bu ne telaş
Anladım ki yaşamak bir çeşit iç savaş
Durulurmuş insan büyüdükçe yavaş yavaş
o.ö
Pamuk İpliği
kendimize döşediğimiz taşlar
görünmeyenin piramidi
başka uygarlıkların saatleriydi kullandığımız
zehirli yıldızlarını tanıdık gökyüzünün
kendimizi bile büyüledik piramidimizin giziyle
petrol kuyusu bütün gün
rasathane bütün gece
koynumuzdaki tılsımı düşürmedik güne
teslim etmedik kelimeleri
dar boğazlarda,kör geçitlerde,karanlık dönemeçlerde
bozuk para kadar kullandık çarşılarınızı
baktığımız pencereleri kimselere kiralamadık
uğramadık bir harf için bile mürekkebinize
yalvaç olmadan,ermiş olmadan gelip geçtik
karanlık oyların kamusundan
güvendik sessizliğin derinliğine
içimiz bölünse de başkalarına
parçalanmadı kendimize çizdiğimiz yekpare harita
ömrümüzün yolları
kırk yıl,kırk yaş,kırk ikindi
biz her zaman birkaç kişi
hayatımız piramit,ömrümüz pamuk ipliği
bilinse de olur artık bilinmese de...
"içimiz bölünse de başkalarına
parçalanmadı kendimize çizdiğimiz yekpare harita
ömrümüzün yolları
kırk yıl, kırk yaş, kırk ikindi
biz her zaman birkaç kişi
hayatımız piramit, ömrümüz pamuk ipliği
bilinse de olur artık bilinmese de"