Körlük
Uzun zamandır kitaplığımda duran fakat bir türlü fırsat bulup okuyamadığım Saramago'nun mükemmel eserini bu karantina günlerinden yararlanarak okuma imkanı buldum. Biraz da tecrit durumunun fiili durumumuza çağrışım yapmasın dan ürktüm açıkçası :)
Okurken insanı düşündüren sorgulatan bir yapıt, fiziksel körlüğü anlatırken hepimizin bir miktar içimize sinmiş olan ruhsal körlüğü tokat gibi yüzümüze vuruyor.
Kitap bir hastalık gibi insanlara bulaşan bir körlük ve bu kötülüğün başlamasından sonra tecrit edilen bir gurup insan üzerine kurgulanmış. Bu gurup içerisinde gören bir kadın. Bazen görmemek daha mı iyidi diyor kadın. Vahşeti, pisliği, bencilliği,tecavüzü...
Bizler ne kadar sınırlarımız, katı kurallarımız, çizgilerimiz olduğunu idda etsek te asında değişimi çok çabuk kabullenen ve adapte olan bir varlığız. Başlarda eleştirdiğiniz asla olmaz dediğimiz şeyler zamanla doğal gelmeye rutin karşılanmaya başlıyor. Etrafımızda gördüğümüz bir sürü haksızlık , sömürü, taciz rutine bağlandığı için artık onu görmüyoruz KÖR oluyoruz. En basitinden kendimiz için hak gördüğümüz haksızlığı, başkası yapınca haksızlık diyoruz. Senin bir işin varken bir tanıdık bulup işini halletmek hakkın, fakat onların başkalarını kayırması torpil yapması haksızlık.
Yazarında dediği gibi 'biz zaten kördük ,gören körler mi, gördüğü halde görmeyen körler.'
Evet gördüğü halde görmeyen körler. Malesef çoğumuzun görme yeteneği kaybolmuş durumda acı taraf ise bu yeteneği geri kazanmak çokta umurlarında değil...