Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Auschwitz Kütüphanecisi

Antonio González Iturbe

Auschwitz Kütüphanecisi Gönderileri

Auschwitz Kütüphanecisi kitaplarını, Auschwitz Kütüphanecisi sözleri ve alıntılarını, Auschwitz Kütüphanecisi yazarlarını, Auschwitz Kütüphanecisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Neden bu kadar geç kaldınız?" Britanyalı askerler sevinç ve mutluluktan sarhoş olmuş bir kalabalıkla karşılaşmayı umuyordu. Kahkahalar ve sevinç nida-ları bekliyorlardı. Karşılarında kurtarıldıkları için sevinçten ve o günü göremeyen eşleri, evlatları, kardeşleri, amcaları, kuzenleri, dostları, komşuları ve daha birçoğu için derin bir kederden dolayı ağlayan, sitem eden, yakaran, haykıran kalabalığı beklemiyorlardı. Kimi askerler şefkatle bakarken kimi inanamaz gözlerle izliyordu, çoğu da tiksintiyle. Bir Yahudi toplama kampının, çamur içinde üst üste yığılı ölüler ile yaşayanların ayırt edilemediği bir bataklık olacağını hiç düşünmemişlerdi. Hatta yaşayanlar ölülerden daha çok iskelete benziyorlardı. İngilizler bir tuzak kampını kurtaracaklarını zannetmişlerdi ama karşılarına bir mezarlık çıkmıştı.
Sayfa 377Kitabı okudu
Savaş bitti.Özgürsünüz! Özgürsünüz!"
Nihayet küçüklüğünden beri söyleyebilmeyi umduğu o cümleyi telaffuz etti: "Savaş bitti." 31. blok kütüphanecisi ağlamaya başladı. O günü görecek kadar yaşayamamış olan herkes için ağlıyordu; dedesine, babasına, Fredy Hirsch'e, Miriam Edelstein'a, Morgenstern Öğretmen'e... O anı görmek için orada bulunmayan herkese. Acı bir sevinçti. Bir asker bölgedeki sağ kalanların yanına gelip Galler aksanlı Almancasıyla kampın kurtarıldığını, artık özgür olduklarını haykırıyordu. "Özgürsünüz! Özgürsünüz!"
Sayfa 377 - İşte o anda gördüler; askerler kampa giriyorlardı. Silahlıydı- lar ama Alman askerleri değillerdi. O ana dek görmüş oldukları siyah üniformalardan farklı olarak kahverengi üniformalar vardı üzerlerinde. Askerler önce her tarafa nişan aldılar ama sonra hemKitabı okudu
Reklam
Topu topu bu kadar mıydık? Çürümekte olan bir avuç madde miydik? Söğüt veya ayakkabı gibi, birkaç atomun bir araya gelmiş hali miydik biz?
Sayfa 362Kitabı okudu
"Tanrım..." Cesetle dolu kocaman bir çukurdu. Alttakiler yakılmış, üsttekiler ise gelişigüzel bir şekilde yığın halinde atılmıştı; beden, kol, bacak, kafa ve sarımsı tenler birbirine karışmıştı. Orada ölüm bütün itibarını kaybediyor, insanları çöp sınıfına indirgiyordu.
Sayfa 362Kitabı okudu
En kötüsü de Dita artık umursamamaya başlamıştı. Hissizlik bütün alametlerin en beteriydi. Hayır, hayır,hayır....Pes etmeyeceğim. Acıyana kadar kolunu çimdikledi. Daha da güçlü sıktı neredeyse kanayacaktı. Hayatın acısını hissetmeye ihtiyacı vardı.Bir şey canını yakıyorsa o zaman senin için önemlidir demekti.
Sayfa 354Kitabı okudu
Tanrı seni cezalandıracak!" "Daha da mı?"
"Dua mı? Kime?" "Kime olacak? Tanrı'ya. Senin de etmen lazım." "Yüz binlerce Yahudi 1939'dan beri aralıksız dua ediyor ama hiçbirine kulak asmadı." "Belki yeterince dua etmedik veya duyacağı kadar güçlü etmedik." "Hadi ama, Margit. Sebt Günü'nde gömlek düğmesi diktiğini bilen ve ona göre ceza veren Tanrı binlerce masumun öldürüldülğünü ve binlercesinin tutsak alınıp köpeklerden beter şartlarda yaşadığını nasıl bilmez? Gerçekten bilmediğini mi sanıyorsun?" "Bilmiyorum, Dita. Tanrı'nın yaptıklarını sorgulamak günahtır." "O halde ben günahkârın tekiyim." "Öyle deme! Tanrı seni cezalandıracak!" "Daha da mı?" "Cehenneme gidersin." "Saf saf konuşma, Margit. Zaten cehennemdeyiz."
Sayfa 342Kitabı okudu
Reklam
"Bir keresinde bacaklarım tir tir titrerken Fredy Hirsch bana gerçekten cesur olanların korktuğunu söylemişti." "O nasıl oluyormuş?" "Cesur olmak için korkmak ve yola devam etmek lazım da ondan. Korkmuyorsan birinin öbüründen ne farkı kalır?"
Sayfa 340Kitabı okudu
Eleme, kimsenin duymak istemediği bir sözcüktü. Naziler rulet çarkını döndürüyordu. Şansın yaver gitmezse kaybedeceğin şey hayatın oluyordu.
Sayfa 337 - Dita yavaşça başını salladı. Belki de artık şansın onlar için yapabileceği bir şey kalmamıştı.Kitabı okudu
İnsanlığın kendi gölgesine yetiştiği bu karanlık yerde kitapların varlığı, kelimelerin makineli tüfeklerin sesini bastırdığı, daha az kederli, daha güzel zamanların işaretiydi. Çoktan yitmiş bir çağın. Dita yeni doğmuş bebeği tutar gibi özenle, tek tek ellerine alıyordu kitapları.
Elini kemerine götürdü, birkaç santim ötede tabancasının kılıfı vardı ve Dita titrememeye çalıştı. İnsanlar son anlarına kadar Tanrı'yla pazarlık etme yetisine sahipti, kızın da o anda minicik bir dileği, küçücük bir arzusu vardı; tek isteği son anda titrememek, altına kaçırmamak ve itibarıyla çekip gitmekti.O kadardı.
Sayfa 330Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.