Dağ, insan ve çiçek... Yaratıcıdan kurtularak ve tabiata hükmederek "özgürleştiğini" zanneden insan, kendini mahkum ettiğinin farkında değildi.
Sosyalleşme denilen şey, evinin köşesine çekilip Twitter Instagram veya sanal dünyada ilişkiler geliştirmekten ibaret... Tabiat; odasının köşesindeki akvaryum veya pencerenin önündeki saksı çiçekleri... Plastik çiçekler namzet, saksı çiçekleri yerine.
Belki bizim tabiata söyleyecek çok fazla bir şeyimiz kalmadı sanallaşan duygularımızda ve dünyamızda. Ancak bulutların, dağların, suyun, ağaçların, hâlâ toprağa ulaşmak için çırpınan dalgaların ve nehirlerin bize söyleyecekleri çok şey var. Mesele bunu görmek ve hissetmekte.
Dursun çiçek, Benim Dağlarım kitabı ile tabiata olan özlemi dile getirmekle kalmamış, insanlık ile dağların arasındaki yüzyıllık ilişkiye de değinmiş.
Dağlar güvendir, umuttur, yiğidin yeridir. Nice peygamberler evliyaullahın mekanıdır. O halde daha taş diye bakmak yanlış, cansız demek yanlış. Dağlarda konuşur. Kitapta pek çok dağdan hikayeleri rivayetleri ile bahseden yazar okudukça dağlara olan ilgi ve merakı artırıyor. Bir nevi tabiat ile sohbet. Bir yönü ile kitap; Doğayı ve özellikle de dağları sevmeyen birisi için sıkıcı gelse de, yere mekana sığamayanlar için her bir satırını sanki o dağlarda geziniyormuş gibi okumakta mümkün.
İyi okumalar.