Önceden ne yaşamış neler görmüş olursak olalım hayatımıza yeni gelen birine, hayatımızdaki yeni olaylara,uyandığımız sabaha duvar örmemeliyiz. Belki de hayatımıza yeni gelen şeyler bize iyi gelmek için geliyordur, o vakte kadar hayatın yazdıklarını belki temize geçirmek için geliyordur.Ah Müjgan ! Ne çok duvarlar ördün.Ben kaptırdım gidiyorum .Müjgan kim? Kendisi okuduğum romanın vakur karakteri.Geçmişinde acılar çekmiş,herkese ilk hissi güvensizlik ve kuşku olan,insanlardan hoşlanmayan, çevresince içe kapanık denilen bir kadın.Soracaksınız, “Müjgan neye duvar ördü?” Aşka...Evet, Pertev Bey'in,kendisini gördüğü ilk anda hissettiği aşka duvar ördü. Terslendikçe yine de aşka emek harcayan bir adama ,Pertev Bey'e duvar ördü.
Romanda Müjgan için böğürtlen benzetmesi yapılır.Bu nedenle romanın adıdır .Fakat salt nedeni bu değildir.Aşk zaten meyveler arasında böğürtlene benzemez mi ? Yabanidir ve kendine has bir tadı, tatlılığı vardır.
Servet-i Fünun yazarlarından olan Mehmet Rauf'un ,Eylül romanında olduğu gibi psikolojik tahlillere dayalı karakterlerin olduğu bu romanı, aşkı,gururu,ön yargıyı işler.Ayrıca 1920’lerin sosyal yaşamı hakkında da bilgiler barındır.Pertev Bey'in aşkına ve emeklerine karşılık Müjgan'ın duvarlarının yıkılıp yıkılmadığı romanda saklı.