Ben uzun uzadıya yazılan incelemelerin insanı değilim. Şimdi çalakalem yazacağım bir şeyler ve bu şeyler de hep bu kitabı okumanız yönünde olacak.
Kitap bittiğinde içten içe yıkıldım. Çok üzüldüm. Hayır kitap duygusal bir kitap değil, üzüntüm bu yüzden değil. Üzüldüm çünkü anladım, çünkü Stefan Zweig'ın gözlerine oturdum ve olanları izledim. Büyüdüğü ortam, ortamın her yönden müthiş iyi analizi, ailesi, arkadaşları ve eğitimi, Avusturya... yolculukları, tanıştığı sanatçı dostları, onu etkileyen döneminin yazarları... bunların arasında size tebessüm ettirecek pek çok isim var. Ve ve son olarak bir zalimin ortaya çıkışı. Stefan'ın nevollalarını okuduğunuz için kitapta bazı mekanlar ve zamanlar anlatıldıkça gözünüzde okuduklarınız canlanacak ve diyeceksiniz ki, işte Amok Koşucusu'nu şurada yazmış olmalı, Mecburiyet'i şurada ve işte Satranç'ı da şurada... Bu kitabı ne zaman okumalısınız biliyor musunuz? İşte tam da bahsettiğim bu novellaları okuduktan sonra. Hem bu eserleri anlamak için hem de yazarın kendisini. Bu bahsettiklerim kitabın olsa olsa %40'ı olur en fazla. 500 sayfanın her sayfası dopdolu. İlk kez bir otobiyografi okuyorum ve uzun zaman sonra ilk kez bir kitabı kelime kelime, sıkılmadan okudum. Okuyun, başka hiçbir şey demiyorum. Lütfen, barışa neden ihtiyacımız olduğunu anlamak için okuyun. Sırf bunun için bile okunmalıdır bu kitap.