Geride bıraktığımız Nisan ayında da harika bir okuma oranı yakaladığımı düşünüyorum: 78 Kitap. Bu ortalamamı korumaya devam edersem Haziran gibi 365/365 hedefime de ulaşacağım hayırlısıyla.
Günümüz odaklı düşünürsek, yaşadığımız yüzyılın sonunda başlıyor olaylar. Kitabın yazıldığı dönemki ABD – Rusya çatışması yerini farklı bir alana bırakmış. Bu iki ülke yine süper güçler ama bilim alanında yarışıyorlar artık. Bu düşünce çok güzel geldi bana.
Albert Morrison adındaki fizikçi bizlerle yolculuk ediyor bu kitapta. Kendisi nörofizikçi ve beyince yaratıcı bir bölge olduğu konusuna ağır biçimde kafayı takmış. Baya takmış yani çok bilimsel kısım olunca anlamakta zorlandım, okumam bile normalden uzun sürdü.
Daha sonra bu karakterin kendisiyle pek çok dalga geçilecek, ciddiye alınmayacak. Sonradan kendisine 2 teklif gelecek. Natalya Boranova karakteri de burada karşımıza çıkıyor. Morrison’u Rusya’ya davet ediyor. Bu teklifin arkasından otele dönerken de ABD’li bir ajanla karşılaşıyor.
Aslında şöyle söyleyelim. Merhum Stan Lee’nin yazdığı Ant Man vardır, filmi de iyidir. Konu benziyor. Nasıl? Morrison beyinde keşfettiği bölgeyi bilgisayarla izleyip düşünceleri yakalamak ve bir insanın boyutunu küçültmek ile alakalı.
Morrison karakterine çok sinir olacaksınız Gelişme’ bölümüne kadar çünkü kendisi tam bir ruh hastası. Önüne gelen bütün fırsatlara ‘HAYIR’ demesi Avrupalıların meşhur Mr. No hikayesini anımsattı bana. Bir yerden sonra ‘EVET’ dese ne olurdu diye siz kurmaya başlıyorsunuz hikayenin devamını.
Gene de güzel bir kitaptı. İyi ve sabırlı okumalar dilerim..