Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tasavvuf ve Yapısöküm

İbni Arabi ve Derrida

Ian Almond

İbni Arabi ve Derrida Gönderileri

İbni Arabi ve Derrida kitaplarını, İbni Arabi ve Derrida sözleri ve alıntılarını, İbni Arabi ve Derrida yazarlarını, İbni Arabi ve Derrida yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bütün bu yolculuk kendimden kendime imiş.
Gıcırdamayı duyuyorum fakat herhangi bir zemin görmüyorum.
Reklam
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Tasavvuf ve Yapı-Söküm'ün Kesişimi, Farklılığı ve Sentezi...
Ian Almond
Ian Almond
bu kitapta okurlarını;
William Chittick
William Chittick
'in "
Muhyiddin İbn Arabi
Muhyiddin İbn Arabi
nin Hayal Gücü Metafiziği" adlı kaynağından faydalanarak, o kadar Neo-Platoncu retoriği kullanıp da sekülerlikte hiç ödün vermeyen düşünür
Jacques Derrida
Jacques Derrida
'nın "Yapı-Söküm" vizyonundaki en önemli kavramı olan "DifférAnce" üzerine teoloji ve negatif teoloji
İbni Arabi ve Derrida
İbni Arabi ve DerridaIan Almond · Ayrıntı Yayınları · 201651 okunma
Eğer yazarlar ve okuyucular gerçekten var iseler, bir teorisyenin dediği gibi, onlar "arzuların ve inançların merkezsiz ağlarından "başka bir şey değilse, insanoğlu nasıl kimsenin uzlaşamadığı sembollerin döküldüğü sayfaları yazmaya ve onları okumaya devam edebilecek?
Tasavvuf ve yapısökümdeki rasyonel/metafizik düşünceye karşı olan ortak muhalefet, ortak bir cevap buluyor: Eğer metafizik bizi asıl duruma kör ederse/gözümüze hicap çekerse -ve eğer karışıklık bizim bir sistemi rasyonelleştirme istencimizi etkisiz kılarsa-, karışıklıktan kaçmayı değil onu arzulayacağımızı öğrendiğimizde, sadece hakikaten "görmeye" başlayacağız.
Differance ve Hakk'ın sebep olduğu karışıklığın üstesinden gelinilemez. Hiçbir hermenötiğin "metnin temel sürüklenmesini" önleyememesi gibi hiçbir teolojik söz Hakk'ı güvenli ve tutarlı bir surete bağlayamaz.91 Hakk, tecellilerin şaşırtan çeşitliliği vasıtasıyla zahirden zahire hareket eder, tıpkı aynı ölçüde metnin farklılaşan yorumlarının şaşırtan serileri vasıtasıyla hareket ettiği gibi. Derrida ile İbni Arabi için anlamların ve tecellilerin hayret veren yayılımı ne kontrol edilebilir ne de önlenebilir; şaşkınlık Tanrı'nın semantik bir olgusudur.
Reklam
"Hayret sahibi dairesel bir yolda yürür. Dairesel yolda yürüyüş, bir merkezin çevresindedir ve ondan ayrılmaz. Doğrusal yolda giden ise sapar, yöneldiği şeyin dışına çıkar; tahayyül ettiği şeyi arar, gayesi hayaline ulaşmaktır. Dolayısıyla '-den' ile '-e' [bir gayeden başlamak ve bir gayeye varmak ve yönelmek] ve bu ikisinin arasında bulunan şeyler, bu yol sahibine ait durumlardır. Dairesel yolda yürüyenin ise ne bir başlangıcı vardır ne varacağı bir son. Dolayısıyla '-den' onu bağlamaz ve '-e' de onu etkisi altına alamaz. En tam varlık onundur, hikmet ve hakikatleri toplama özelliği ona verilmiştir.
Nuh'a katılmayı ve onun aşkın Tanrı'sına çağrıyı reddetmeleriyle, kendilerine hayret veren hakikatlerinin lehine, aydınlanmamış bir sarihliği geri çevirmişlerdir ve bu seçimlerini Hallac'ın yaptığı gibi hayatlarıyla ödemişlerdir. Yine de inanmayanların redlerinin bir sonucu olarak vardığı manevi mertebe Nuh'unkinden daha yüksektir. Bir kere sular tarafından süpürülüp götürüldüler, eğer (Nuh'un bulduğu gibi) karayı bir daha bulabilselerdi, bu durum bir kurtuluşu değil, manevi bir düşüşü ortaya çıkarırdı: "Onları sahile çıkartsaydı -ki kastedilen, doğa sahildir- onları bu yüksek dereceden aşağı indirmiş olurdu ... "81 Muhakkik ariflere göre açıkça okyanuslar gemilere tercih edilebilir.
Derrida'ya göre, metnin şaşırtan sonsuz ihtimalleri, bir sonuca yol açmaktadır: Metin semantik olarak amaçsızdır [ vacuous], derinlikten yoksun olan sembollerin bir levhasıdır. Fakat İbni Arabi, insanların inançlarının hayret veren çeşitliliğini görmekle hiçbir Tanrı yoktur sonucuna varmamaktadır. Daha ziyade, bu sonsuz tecelliler tarafından tecessüm ettirilen ve tecessüm eden "bilinemeyen bir şey" vardır, kanaatine varmaktadır.
.. Derrida için "mevcut durum" başlangıcı veya sonu, merkezi veya çevresi olmadan, sonsuzca yerine geçmelerin artan sayısızlığıdır; kendi metafizik kulelerinin bitmek bilmez bir şekilde değişen kum tanelerine dayanmış olduğunun farkında olmadan, daima kendi teorilerini, yapılarını, hakikatlerini inşa etme teşebbüslerinin ortasındadır.
Reklam
Derrida; Levi-Strauss'un hatasını tekrarlamamak ve zalim/kurban, fena/masum düalizminin tuzağına düşmemek için dikkatli davranmıştır. Derrida hiçbir düzenin veya toplumun belli bir şiddetten özgür kalacağına inanmamasına rağmen bu anarşinin, mutlu bir ütopya formu olduğu anlamına da gelmemektedir. Derrida'nın karışıklığa karşı duruşu için söyleyebileceğimiz en fazla şey; kafamız karıştığında veya şaşırdığımızda Ötekine tek ve indirgeyici bir imge dayatmamızın ihtimalinin az olmasıdır, tıpkı hayret veya şaşkınlık makamında artık Hakk'a dair herhangi bir suret kuramayacak veya kurmayı dileyemeyecek olan İbni Arabi'nin arifi gibi.
Tanrı bile differance'dan kaçamamaktadır. Veya daha seküler terimlerle, yapısökümcü eleştirmen diğerlerinde taradığı bazı semantik istikrarsızlıklara kurban gitmektedir. Yapısökümcü ve yapısöküme tabi tutulan arasındaki bu bilindik basmakalıp ayrım erimektedir. Derrida için hiç kimse veya hiçbir şey, hiçbir Tanrı veya mistik, ne Husserl'in parantezleri, Heidegger'in Sein'ı ne de Levi-Strauss'nun bricoleur'ü dilin "metafizikkarmaşasından" kaçamamaktadır. Yapısöküme başlar başlamaz, kendimizi zaten yapısöküme tabi tutmuş oluyoruz. Tanrı, karışıklığı ve kaosu Samiler'in tasarılarının üzerine verdiği zaman, aslında O, kendisini onların üzerine yıkmaktadır.
İncil'deki gururun bu çağdaş alegorik halinden daha ilginç olan şey, Derrida'nm Tanrı'yı yapısökümün eşanlamlısı olarak görüyor olmasıdır. "Dillerin saçmaladığı, şaşırdığı veya çarpıldığı Tanrı'nın münasip bir ismi ... dir':54 Tanrı hikayenin baş-yapısökümcüsü olmaktadır. O, Samiler 'in gösterge sistemlerini çatlatarak, kırarak, Samilerin kim olduklarını veya planladıklarının ne olduğunu artık bilmez hale gelinceye kadar onun iki ve üç misline çıkmasına sebebiyet vererek gösterge sistemlerini şaşırtmaktadır. Tüm bu aşağılama, küçük düşürme ve şaşırtmalar için Derrida'nm Tanrısı basitçe yapısökümün faili değildir, kendi kendini de yapısöküme tabi tutan bir Tanrıdır.
Bu yüzden Babil -Derrida'ya- "bir tamamlanmamışlık, bitmenin, toplamanın ... sistemin ve ... arkitektoniklerin düzenine göre bir şeyleri tamamlamanın imkansızlığını" temsil etmektedir. Derrida, anlamı bir kez olsun sonlandırmanın ve bir metnin tutarlı veya tutarsız sadece tek bir şey söylemesinin imkansızlığını keşfetmekle ömrünü harcamıştır. Öyleyse Samiler 'in projesinin beyhudeliği aynı zamanda; "şeyleri kendilerine döndürmek" ve "objektivitenin kaynağını"52 aramak olan Husserl'in Kartezyen projesinin; eleştirdiği rasyonel/deli [insane] düalizmine hiçbir zaman karşı koyamadan delilik hakkında rasyonel-analitik bir şekilde konuşabilen Foucault'nun Deliliğin Tarihi'nin; Derrida tarafından bir "rüyadan" başka bir şey olmadığı-"tamamıyla hetorolojik bir düşüncenin rüyası" (le reve d'une pensee purement heterologique)53- gözler önüne serilen ve amacı tamamıyla Öteki ile "şiddetsiz" bir ilişkiyi yeniden tesis etmek olan Levinas'ın Totality and Infinity'sinin de beyhudeliğidir. Tüm bu misallerde, kendi yapılarıyla dilin daha iyisini elde edeceğine inanan Samiler 'in hatalı inançları tekrarlanıyor
Samiler artık basitçe kule inşa edenler değil, sistem inşa edenler olmaktadırlar. Evrensel hakikatlere inananlar, metafizik yapıların mühendisleri; kendi üstünlüklerini hem sembolize etmek hem de dağıtmak isteyen bir yapı inşa etmeyi denemektedirler, sadece diğer insanların üzerine değil ("kolonisel şiddet"), aynı zamanda dilin üstüne. Samiler isim vermenin [eponymy] deistçi fonksiyonunu devralmayı ve "kendileri için bir isim yapmayı" istemektedirler, dili kontrol etmek ve ona boyun eğdirmek, şeylere ne denileceğine ve denmeyeceğine karar vermek ve hangi gösterilenlerin hangi gösterenlere paylaştırılacağını kontrol etmek istemektedirler.
202 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.