Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
İpek Ten Yorumları ve İncelemeleri
İpek Ten yorumları ve incelemelerini, İpek Ten kitabı hakkındaki okur görüşlerini , İpek Ten puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Emeğe saygısızlık etmeyi hiç istemesem de dürüstçe yorum yapmak gerekir diye düşünüyorum: Çok ama çok kötü bir çeviri. Cümle düşüklüklerini, anlam bozukluklarını, yanlış kelime kullanımlarını altlarını çizerek tespit edeyim dedim ancak bir müddet sonra sıkıldım bundan çünkü hemen her sayfa bu şekilde hatalarla doluydu. Muhtemelen çevirmenin Türkçe bilgisi ve kullanımı çok yetersiz.
Kitabı bu yüzden çok sağlıklı değerlendirmek mümkün olmasa da orjinalinin etkili bir eser olduğunu düşündürdü bana. Üç öyküden ibaret olan kitapta temel olarak erdemli yaşam, erdemli insanlar ve erdemlerini yitirmiş insanlara ilişkin öyküler yer alıyor.
"Pourquoi l'évangile du mal? Pourquoi le sang pour le plaisir? Le plaisir sans l'amour?"
Camille Paglia'nın çeşitli disiplinlerin (edebiyat, sanat tarihi, psikoloji ve din.) harmanı olan eseri CİNSEL KİMLİKLER Nefertiti’den Emily Dickinson’a Sanat ve Çöküş, Sade’ın bakış açısını etraflıca ve farklı bağlamlarla okuyucuya sunduğundan, Sadizm ve Batı kültürü alanlarında bilgilenmek isteyen okurlara kesinlikle tavsiye edilir.
Öncelikle kitabın içindeki muazzam kronolojiye değinmek istiyorum. Sade' nin hayatı o sırada edebiyatta ne oldu ve tarihsel olayları da anlatan detaylı bir kronoloji bulunuyor. Kitabı iyice özümsemek için gerçekten okunması gereken bir bölüm. Keşke her kitapta böylesine detaylı ve güzel bir çalışma olsa.
Cemal Süreya' nın önsözünü es geçmeyin.
Kitapta bulunun bölümler
1- Florville ile Courval ya da kadercilik
2- Faxelange ya da Hırsın Zararları
3- Dorgeville ya da Erdemin Suç İşlettiği
4- Roman üstüne düşünceler.
Öyküler bize çokta sıradışı gelmeyecektir ama yazıldığı dönemde kimsenin konuşamadığı ama sürekli etrafta olan olayları hiç çekinmeden anlatmış.
Aşkın Suçları
Bütün büyük yazar ve sanatçıların bir başucu kitabı olarak yanlarından aslâ ayırmadıkları, felsefenin gotik ve karanlık sınırlarında gezen, kendisine "olumsuz felsefe filozofu" da denilen, yaşadığı zamanlarda da diğer tüm zamanlarda da yazdiklarıyla ilgili suçlanma, dışlanma, yasaklanma ve cezalandırılmaya karşı bunları edebiyatın tam göbeğine oturtarak cevap veren sıradışı felsefî tahlillerin adamı Marquis De Sade'a ait bu kitapta; birbirinden güzel üç hikaye, Cemal Süreya çevirisiyle sunulmuş. Ben, ikinci hikayenin kurgusu ve sonucunu daha çok beğendim. Hikayelerden oluşan hayatı, bir de Sade'dan dinleyin derim. En beğendiğim cümlesiyse şu oldu:
"Ölümden, inançlılar daha çok korkar yavrum. Onlar, cennetle cehennem arasında kalmışlardır.Hangisine gideceklerine karar verememişlerdir. Kederleri bundandır."
Marquis De Sade’nin ilk okumaya başladığım kitabı ve bunun paralelinde ise Yatak Odasında Felsefe kitabını okumaya başladım. İçerik bakımından ikisi de çok farklı. Bu kitabında biraz daha erdem ve ahlaka vurgu yapmış. Ancak diğer okuduğuma bakarak şüpheye düşmedim değil. Yani yazarı çözmeye çalıştığım doğrudur. :) çözüyor muyum dersek bilemiyorum:)
İçerisinde üç hikaye bulunuyor.
Üç hikaye de farklı kurgulanmış, ikisinde size beklenmedik sonuçlar gösteriyor:) üçüncüsünde artık alıştığımdan mı beklediğim gibi oldu sonu.
Bu kitabından diğeri (Yatak Odasında Felsefe) kadar rahatsız olmadım.
Bizde olsa bugün dahi içerideydin, SADE
Daha önce yorumladığım #romanlarüzerinedüşünceler eseriyle bu kitaba yanıt verdiği tartışmaları ve hikayeciligini merak ettiğim için okudum.
İlk hikayede yavan gelen konu (kızın maddiyat uğruna yanlış izdivacı), diğerlerinde yerini orijinalliğe ve tam bir kurgu ustalığına bıraktı kendini. İkinci hikayede; hem kız kardeşin hem oğlunun katili,hem babasının eşi hem de annesini giyotine gönderen bahtsız bir kadın,üçüncüsünde; katil kız kardeşi ile bilmeden evlenen dürüst adam, dördüncüsünde; sevgilisine göz koyacak kadar kötü bir annenin çevirdiği entrikalar arasında aşık bir çift ve beşincisinde ise; kızıyla ensest ilişki yaşayan kocaya sahip dindar bir kadını okuyacaksınız.
Tüm hikayelerde tema, ahlak (namus) ve cinsellik (ensest dahil) sorgusu. Fakat yazar; bir yandan din ve ahlakın toplum için gereğini vurgularken diğer yandan aynı toplumdaki yozlaşmaları ve bakış açısını da inceliyor. Ahlaki görüşleri yüzünden hayatı zindanlarda geçmiş olan yazar, bu hikayeleri günümüzde bizim gibi muhafazakar ülkelerde yayimlasaydı inanın, farklı bir sonuç olmazdı. Bazı şeyleri anlatabilmek için üzerine giderek açıklamak gerekir yoksa her toplumda görülebilen çarpıklıklar gizlenerek değil. Kimi yerlerde karakterlere söylettiği konular bugünler için de tartışmalı hâlâ. Ara vererek #justine 'e geçeceğim.
·
Puan vermedi
Marquis de Sade, 1740 yılında Fransız aristokrat bir ailede dünyaya gelir. 10 yaşına kadar Katolik başrahip olan amcasının yanında eğitim gören Sade daha sonraları askeri eğitim alarak 7 Yıl Savaşı’nda görev alır. Savaş sonrası Sade’ın hayatı farklı bir yön almaya başlar. Tüm arzularını tatmin etmeyen yönelen Sade, yalnızca yaşantısıyla değil yazılarıyla da dönemi için oldukça cüretkar sayılabilecek fikirlerini ortaya koyar. Kadınlara karşı sergilediği tutumu nedeniyle toplamda 29 yıllık bir hapis hayatı yaşar. Çoğu kitabını bu hapishane döneminde yazan Sade, yazdıklarıyla psikolojideki “Sadizm”in isim babası olmuştur ve yazarlık hayatı, eleştirmenler tarafından ahlaksızlığı meşrulaştırmasıyla anılmıştır. Son kitaplarında bu eleştirilere bazı yanıtlar veren Sade, amacının ahlaksızlıkları göz önüne sererek erdemi yüceltmek olduğunu savunmuştur. Hayatının son 13 yılını Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde, sağlıklı olduğunu ispat edemeden tüketmiştir.
Kitabı an itibari ile bitirdim. Eleştirileri de okudum ancak eleştirilerde katıldığım tek nokta, sadece üç hikayenin de kurgusunun çok benzer oluşu. Onun dışında "Yeşilçam filmi gibiymiş, fazla dramatikmiş" hiçbirine katılmıyorum. Sade, olayları olabilecek en uç noktada kurgulaması gerekiyordu ve bunu da hakkıyla yerine getirmiş.
Ben kitabı çok beğendim. Hatta son zamanlarda okuduğum en iyi kurgu kitaplarından biriydi diyebilirim. Çekinmeden okuyunuz, üstelik Cemal Süreya çevirisi ile de çok şık bir üslup sizi bekliyor!
Bir instagram kitap hesabında görüp merak ettim. Yazarın sadizmin isim babası olduğunu öğrendiğimde (Sadist, başkalarına acı çektirerek zihnen doyum sağlayan kimse anlamına gelir. Sadist sözcüğü, sadizmin fikir babası Fransız aristokrat ve yazar Marquis de Sade'nin isminden türetilmiştir. Fransızca kökenli bir kelimedir.) kitabı iyice merak ettim ve e-kitap olarak okudum. Aslında bu kitap üç ciltlik Les Crimes de L'Amour'dan seçilmiş üç hikayeden oluşuyor. Eminim üç cilt içinden en okunabilir olanları seçilmiştir Türkçeye çevrilirken. Buna rağmen şok içinde okudum. Mide bulandırıcıydı.
Birdaha yazarı okuyacağımı sanmıyorum. Kaldırabileceğim türden değil. Normal bir insanın da beğenerek, severek okuyabileceğini düşünmüyorum.
Ne beklenebilir ki!
bu sapkın davranış ve düşünceleri nedeniyle yazar, 29 yılını hapiste, 13 yılını akıl hastanesinde geçirmiş. Belki yayınlananlardan daha beteri olduğu için, yazdığı ama basılmamış müsveddeleri, ölümünden sonra, oğlu tarafından yakılmış.
Sade'in yaşantısı, yayınlanan yazıları bile sadizm kavramını icad etmiş. Dahası yayınlansa ne olurdu kim bilir.
