II. Mahmut döneminde İstanbul Limanı’na yanaşan bir gemiden indirilen yükler arasında, bir de zürafa vardır. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın padişaha armağan olarak gönderdiği zürafa, kendisini ilk kez gören İstanbullular’ın şaşkın bakışları arasında Çinili Köşk Meydanı’na getirilir.
Zürafa, padişahın 27 Kasım günü buyurduğu fermanla görücüye çıkar. Hayvanın ağaçların yapraklarını yiyişi hayranlıkla izlenirken, Habeş Ahmet Ağa hazırladığı senaryoyu başlatmak üzere bağırır: “Zürafa müteyemmen ve mübarek bir hayvan olup onu eliyle tutarak bir kere gezdiren Müslüman yeryüzünde hiçbir zarar ve ziyan görmez.” Sonra da, hayvandan çok korkan Abdi Bey’e doğru bakarak şunları söyler: “Haydi, Müslüman olan gelsin, zürafayı şöyle bir gezdirelim. Kim bu hayvanı gezdirirse cennete gidecektir.”
Özünde kısa hikayelerden oluşan eser içeriğinde düşündürücü ve araştırma ihtiyacı hissedeceğiniz, bilgiler ekleyebileceğiniz farklı bir bakış açısı ile anlatım tarzında biraz hiciv biraz düşündürücü tarzda izler sergiliyor.
Kitabın sonunda fotoğraflar eklenerek bilgilerle aydınlatılmış.
Tüm canlıları ve evreni kucaklayan yüreği gibidir kağıt gemisi de; benzersiz düşlerin, düşüncelerin ve adaletin taşındığı...
Sezdirim tarzında anlamaya zorlayan okunacak bir eser.
Bazı cümlelerde saklıdır anlatılmak istenenler... Sen yeter ki fark et!