Yıl 1977, aylardan ocak. Fransa'dan gelen çocuk, Teşvikiye'deki baba evinde oturmaktadır. Kahve öncesi sigarasını yaktıktan hemen sonra,
-Benim bir evim olması şart!
isyan edişiyle birlikte bir ev arayışına girer. Kazancı Yokuşu, numara 40, daire 3'e taşınır. Sevgilisi Gizem Kız'ı da yanına alır.
Yokuşta yaşarken çok fazla gözlem yapma şansı bulur. Yazma hastalığı olan Ferhan Şensoy, karakterleri birbirine asla benzemeyen bir yokuş dolusu insanı görünce bir "Kazancı Yokuşu" dosyası açar, gözlemlerini yazmaya başlar.
Zaman geçtikçe dosyada çok fazla malzeme birikir. Romana dönüşmeye başlayan dosyasını yanına alır, bir otelde inzivaya çekilerek romanını bitirir.
Yaşar Kemal ve ustası Haldun Taner'den de onay aldıktan sonra tamamladığı Kazancı yokuşu romanından hiçbir kazancı olmaz.
Müthiş bir gözlemin, sokak ağzının ve samimiyetin romanıdır Kazancı Yokuşu. Üzerinde fazlaca düşünülmüş karakterlerin her birinin ağzından çıkan her söz insanın içini sıcacık eder, yokuşun her yerini avcunun içi gibi biliyormuş hissi uyandırır.
Romanın çoğu karakteri o dönemde gerçekten yokuşta yaşamış insanlardır. "Reklamlarda oynayan çocuk", o dönemler bir blucin pantolon reklamıyla yokuştakilerin dikkatini çeken Ferhan Şensoy'dan başkası değildir.
Hiç beklenmeyen o muhteşem son bölümünü de okuduktan sonra, benim için eşi benzeri olmayan ve tekrar tekrar yaşamak istediğim bir deneyim oldu Kazancı Yokuşu.
Sen nabar la Yavuz?