Yalnızlığın Özel Tarihi

Ahmet Altan

Yalnızlığın Özel Tarihi Konusu

Hüsrev Bey, yattığı yerden, acıyla seyrediyordu kadını. Buradan, bu evden, kendisinden ayrılmaya hazırlanması içini burkuyordu, ansızın gelen bu aşk şiddetli bir acıyla hissettiriyordu kendisini, kadının gitmesine engel olmak, gerekirse yalvarmak istiyordu, ilk kez bir insana böylesine bağlanmıştı. Rosemary'den ayrılmak istemiyordu, burada, bu odada ya da başka bir yerde, başka bir evde ama daima Rosemary'yle birlikte olmak istiyordu. Rosemary gidince, her şey de onunla birlikte gidecekti, geriye büyük bir boşluk kalacaktı. O boşluğu taşımaya gücü yetmeyecekti. Rosemary'nin bir şeyler söylemesini bekliyordu. Onun da aynı üzüntüyü paylaştığını söylemesini, yeniden biraz önce yatakta olduğu gibi ağlamasını istiyordu. Rosemary, saçlarını tarayıp usta hareketlerle ensesinde topuz yaptı, ellerinin hareketi Hüsrev Bey'i üzüyordu, o hareketler kendisine yabancıydı, Rosemary'nin saçlarını tarayıp topuz yapmasını daha önce hiç görmemişti, kadında kendisinin tanımadığı en küçük bir harekete, söze, duyguya katlanamıyordu, saçlarını tarayış biçimine bile dayanamıyordu, saçlarını taraması, sanki yatakta aralarında kurulan yakınlığı, sevgiyi, aşkı bozuyordu. (Tanıtım Bülteninden)
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 54 dk.Sayfa Sayısı: 208Yayınlanma Tarihi: Mart 2013İlk Yayınlanma Tarihi: 1999Yayınevi: Everest Yayınları
ISBN: 9786051416151Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Türler:

Puan

7.510 üzerinden
84 Puan · 13 İnceleme

Yalnızlığın Özel Tarihi Yorumları ve İncelemeleri

Tümünü gör
éyll

éyll

@violetsforroses
·
03 Haziran 02:29
10/10 puan verdi
Ahmet Altan'dan okuduğum ilk kitaptı.Çoğu kişi tarafından ortalama bir kitap olsa da,beni çok etkilediğini söyleyebilirim.Aslında bir kitaba karşı hissettiklerimiz o anki duygu ve ruh halimizle doğru orantılı ve dolayısıyla değişkenlik de gösterebiliyor. Kitapta yazar, karakterlerin iç dünyasını bence gayet açıklayıcı,net ve çarpıcı bir şekilde ele almış hatta zaman zaman karakterleri yaşıyormuşçasına okudum.Bazı cümleleri sanki beni bana anlatıyordu.Okurken asla sıkılmadım dili çok akıcıydı.Osmanlı'nın son dönemlerini anlatan bir dönem romanı olmasına rağmen tarih bilgilerinden çok az bahsedilmiş ve okurken asla sizi sıkmıyor.Sonu biraz yarım kalmış gibi bitti ve hüzünlüydü.Kitabı bitirdikten sonra da birkaç dakika etrafa boş boş bakındım.Toplamak istersem çok güzel bir roman ve yazarın diğer kitaplarını da kesinlikle okuyacağım.
4 etkileşim
Holden Caufield

Holden Caufield

@Holdenc12
·
24 Ağustos 15:16
Puan vermedi
Kimsenin yalnızlığı birbirine benzemez. Bir odada on kişi olabilir ve hepsi ayrı ayrı yalnızlıklar yaşayabilir. Kimisi tadını çıkarır tercih edilmiş yalnızlığın, kimisi içinde bulunduğu yalnızlık yüzünden tek başına ölmekten korkar. Yalnızlık kişiye özeldir. Yalnızlığın tarihi de öyle. Ahmet Altan bu kitapta Hüsrev Bey'in, torunu Nermin'in ve Müberra hanımın kendilerine has yalnızlıklarını anlatır. Geri planda Türkiye siyasi tarihi ile birlikte. Çok iyi bir roman diyemem ama zaman kaybı da sayılmaz.
3 etkileşim
Ahmet Kemal

Ahmet Kemal

@Ahmet725
·
03 Ocak 20:13
Puan vermedi
Diyebilirim ki ben bir Ahmet Altan’cıyım…Seviyorum bu adamın romanlarını.Öyle bir akıcılığı var ki ..Zaten olay örgüsü ve akıcı anlatım sizi alıp götürüyor. Dönem romanlarında da çok başarılı. Osmanlı’nın son dönemiyle ilgili yazdığı 3-4 romanı var. Bu da onlardan biri. Ancak yanlış anlaşılmasın : Dönem romanı olmasına rağmen bir takım kuru tarih bilgileriyle okuyucuyu sıkmıyor. Bilgiçlik taslamıyor. Ölçülü aksiyon, ölçülü aşk ve sair roman aksesuarlarının hepsi mevcut kitapta. Okuyacak olanlara zevkli ve okumalar dilerim.
4 etkileşim
Elif Efeoğlu

Elif Efeoğlu

@eefeoglu
·
30 Eylül 2016 12:41
8/10 puan verdi
Bence Ahmet Altan Türk edebiyatı içerisinde kendini kanıtlamış bir yazar...kadınları çok iyi çözümlemiş ve onların yaşadıklarını, hissettiklerini çok iyi tasvir edebiliyor..Bence yalnızlığın özel tarihi özellikle insanların kendi iç hesaplaşmalarını bizlere çok başarılı ve direk olarak sunmuş..
3 etkileşim
nihal

nihal

@banakalankelimeler
·
13 Nisan 2019 21:23
5/10 puan verdi
Yalnızlığın Özel Tarihi, Ahmet Altan’dan okuduğum dördüncü kitap. Üzülerek okuduklarım arasında en son sırayı veriyorum bu kitaba. Bir konakta yaşan üç yalnız insanın hikayesi bu. Nermin, Nermin’in dedesi Hüsrev Bey ve büyük teyze dediği Müberra Hanım’ın hayatına şahit oluyoruz. Bu üç yalnızın yalnızlıkları, bir arada yaşayıp da birbirlerine ulaşamayışları güzel yansıtılmıştı. Bir bölüm Hüsrev’in gençliğine giderken diğer bölümde Nermin’in bugünündeyiz. Sonraki bölüm hoop Hüsrev’in bugünü. Yani bölümler arasında bazen büyük zaman atlamaları var. Genel olarak anlatılan hikayenin de büyük boşlukları doldurulmamış. Öyle bir yerde bitti ki kendimi yarım hissettim. Ne oldu şimdi? diye kaldığım bir kitaptı. Kurgu bilerek mi böyle yarım kalmış yoksa yazar bir eksiklik hissetmemiş mi bunu yazarken bilemiyorum. Kısacası Kılıç Yarası Gibi’yi okumuş biri olarak bu kitabı yeterli bulmadım. İlk kez Ahmet Altan okumak isterseniz bu kitapla başlamayın. Zamanınız varsa ve rahat bir roman okumak isterseniz bu kitabı okuyabilirsiniz. Ama okumasanız da bir şey kaybetmezsiniz bence. instagram.com/p/BwNJUH6JDti/?...
12 etkileşim

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 61.4
Erkek% 38.6
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Ahmet Altan
Ahmet AltanYazar, Çevirmen · 23 kitap
1950 yılında Ankara'da doğdu. Annesi Kerime Altan, babası gazeteci Çetin Altan'dır. 1959 yılında ailecek İstanbul'a geldiler. Altan, ortaöğrenimini değişik okullarda devam etti. Bir süre Robert Kolej'e devam ettikten sonra Ankara Koleji'nde yatılı olarak okudu. Lise öğrenimini 1970 yılında İstanbul Kültür Koleji'nde tamamladı. 18 yaşında, lise öğrencisi iken evlendi. 1972 yılında bir kızı, 1980 yılında bir oğlu oldu. Bir süre Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne devam etti. 1981 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun oldu ve gazeteciliğe başladı. Gazetecilik yaşamı Gazeteciliğe Hürriyet gazetesinde gece muhabiri olarak başladı. Aynı gazetede şef muhabirliği, şeflik, dış haberler editörlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Güneş, Milliyet ve Yeni Yüzyıl gazetelerinde uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı. Milliyet gazetesinde çalıştığı dönemde, gazetede Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu kurgusal bir “Kürdiye” ülkesinden bahseden yazısı nedeniyle gazetedeki işine son verildi. 2007 yılında Taraf gazetesinin kurucusu olan Altan, Alev Er ile birlikte Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendi. Daha sonra Er'in ayrılmasıyla gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği görevini tek başına yürütmeye devam etti. Gazetenin "Kum Saati" adlı köşesinde, köşe yazarı olarak yazılar yazdı. Eylül 2008'de Ermeni Kırımı’nın kurbanlarına adadığı bir köşe yazısı nedeniyle Türklüğe hakaretle suçlandı. Taraf gazetesi 2009 yılında Leipzig Bankası Medya Vakfı tarafından verilen dünyanın prestijli basın ödüllerinden biri olan Özgürlük ve Medyanın Geleceği Ödülü'ne, 2011'de e Uluslararası Hrant Dink Vakfı tarafından özgür ve adil bir dünya için çalışan, ilham ve umut ışığı kişilere verilen Hrant Dink Barış Ödülü'ne layık görüldü. Altan, Aralık 2012'de Yasemin Çongar ile birlikte Taraf gazetesindeki görevinden istifa etti. Taraf'taki yazılarına son vermesinin ardından 2015'e dek roman yazdı. 7 Ekim 2015'te gazeteciliğe geri döndü ve Haberdar'da yazmaya başladı. TV programcılığı Doksanlı yılların ortalarında Neşe Düzel ile birlikte Star TV'de Kırmızı Koltuk isimli tartışma programını hazırladı ve sundu. Romancılığı İlk edebî eseri "Paltolu Donkişot" adlı iki kişilik piyes idi. 1982 yılından itibaren romanlar ve deneme kitapları yayımladı. İlk romanı Dört Mevsim Sonbahar'da post modernist ögeleri kullandı ve romanın kendisini romanın konusu haline getiren üstkurmaca tarzı ile kaleme aldı. Bu romanı ile Akademi Kitabevi Roman Büyük Ödülü'ne değer görüldü. 1985 yılında ikinci romanı Sudaki İz yayımlandı. Çok satan ve çok eleştirilen bu roman, yayımlanmasından dokuz ay sonra müstehcenlikle suçlanarak toplatıldı. İki yıl süren yargılamadan sonra içindeki iki buçuk sayfalık bir bölümün müstehcen içerik olduğuna ve imhasına karar verildi. Kitap, müstehcen olduğuna karar verilen kısımları siyah bantla kapatılıp, mahkemenin sakıncalı bulduğu cümleleri içeren kararı da kitabın başına eklenerek yeniden yayımlandı. 1991'de üçüncü romanı Yalnızlığın Özel Tarihi yayımlandı. İlk romanında kullandığı üstkurmacanın çeşitli alt tekniklerini dördüncü romanı Tehlikeli Masallar'da uyguladı.[9] Bir türlü vazgeçilmeyen eski sevgilisiyle yeni bir sevgili arasında duyguları gidip gelen yalnız bir ini anlattığı bu roman, yılın en çok okunan romanlarından biri oldu. 1998 yılında yayımlanan beşinci romanı Kılıç Yarası Gibi, Yunus Nadi Roman Ödülü'ne değer görüldü. Kılıç Yarası Gibi'nin devamı sayılabilecek altıncı romanı İsyan Günlerinde Aşk, 2001 yılında yayımlandı. Bu iki romanda II. Abdülhamid dönemindeki yönetim anlayışına, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin faaliyetlerine geniş yer verdi. Bu romandan sonra "Kristal Denizaltı", "Ve Kırar Göğsüne Bastırırken" adlı deneme kitaplarını "Aldatmak" ve "En Uzun Gece" romanlarını yayımladı. Bir kadının kocasını aldatırken, neredeyse an be an hissettiklerini anlattığı Aldatmak, beş günde yüz bin adet satıldı. Ara verdiği romancılığa 2012'de Taraf gazetesindeki görevinden istifa ettikten sonra yeniden döndü. Son romanı En Uzun Gece'den sekiz yıl sonra 2015 yılında Son Oyun adlı romanını yayımladı. Bu romanın kahramanı da uzun süredir roman yazamamış bir romancı idi. İki yıl sonra yayımladığı Ölmek Kolaydır Sevmekten adlı romanda 1912-1913 yıllarında toplam altı aylık bir sürede Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan olayları bir ailenin fertlerinin hatırladıklarına dayanarak anlattı. Kılıç Yarası Gibi ve İsyan Günlerinde Aşk romanlarındaki ailenin bireyleri bu romanda günümüzde yaşayan torunları Osman’la konuşarak tekrar okuyucuyla buluştular. Davalar Altan, 17 Nisan 1995'te Milliyet gazetesinde yayımlanan “Atakürt” başlıklı köşe yazısı nedeniyle Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanıp 1 yıl 8 ay hapis cezası aldı, gazetedeki işinden de kovuldu. 4 Ocak 2012'de Roboski katliamı ile ilgili kaleme aldığı “Devlet Yardakçılığı ve Ahlak” başlıklı yazısıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a basın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme hapis cezasını 7 bin lira adli para cezasına çevirdi. 2 Eylül 2015'te Samanyolu Haber kanalında katıldığı bir programdaki konuşmalarından dolayı Altan hakkında ‘Cumhurbaşkanı’na, hükûmete, kamu görevlilerine hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek’ iddiasıyla soruşturma başlatıldı. 2016 Türkiye askerî darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma kapsamında Ahmet Altan ile kardeşi Mehmet Altan, 10 Eylül 2016 sabahında gözaltına alındı. Altan kardeşlerin, Nazlı Ilıcak ile beraber 14 Temmuz 2016'da (darbeden bir gün önce) çıktıkları TV programında “sübliminal darbe mesajı” verdikleri nedeniyle haklarında gözaltı işlemi uyguladığı belirtildi. Bu bağlamda Ahmet Altan, aynı zamanda darbeyi önceden bilmekle de suçlandı. Gözaltına alındıktan 12 gün sonra ifadesi alındı ancak savcılıkta açıklama yapacağını belirterek Emniyet'te yöneltilen hiçbir soruyu yanıtlamadı. Bu sırada Altan kardeşlerin avukatlarıyla Adliyede beraber bulunan HDP Milletvekili Garo Paylan, Altanlar hakkında verilen kararın daha avukatlara bile bildirilmeden önce, Sabah gazetesinin internet sayfasında yayınlanmasına tepki gösterdi. Kararın ardından Ahmet Altan tutuksuz yargılanmak üzere adlî kontrol şartıyla serbest bırakıldı ancak kardeşi Mehmet Altan tutuklandı. Serbest bırakılmasının üstünden 24 saat geçmeden Başsavcılığın itirazı üzerine nöbetçi 1. Sulh Ceza Hakimliğince hakkında yakalama kararı çıkartıldı. ‘FETÖ üyesi olmak’ ve ‘hükûmeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamasıyla tutuklandı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 4 Kasım 2019 tarihli kararıyla “FETÖ terör örgütüne yardım etmek” suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve adli kontrol şartıyla tahliye edildi. 12 Kasım 2019 tarihinde tekrar tutuklandı. 14 Nisan 2021 tarihinde 4 yıl 7 ay kaldığı Silivri Cezaevi'nden tahliye edildi.

Yalnızlığın Özel Tarihi Sözleri ve Alıntılar

Tümünü gör
beyza

beyza

@b4eyza
·
05 Mart 00:26
Kendimi terk edip gitmekten korkuyorum, ben beni bırakıp gidivereceğim sanki, bence çıldırmak bu işte, kendimi bırakıp gidivermek, kalan da giden de yabancı olacak bana.
244 etkileşim
zeynep elif bakaç

zeynep elif bakaç

@zeynep_elifb
·
30 Mart 19:11
"Mutsuz insanlar hep bir şeyler beklerler,bunu biliyorum, çünkü ben de hep bir şeyler bekliyorum ama bir şeyler beklediğim için mi mutsuzum, yoksa mutsuz olduğum için mi bir şeyler bekliyorum, onu anlayamıyorum."
10 etkileşim
Aysel Gültekin

Aysel Gültekin

@biryer
·
23 Ağustos 12:25
"İnsanlar bazen aslında sahip oldukları şeyleri ararlar, aramadan önce bir bak çevrene yavrum, belki de aradığın hemen yanındadır, belki de aradığın karşında duruyordur. Nereye bakacağını bilmelisin kızım, başka türlü bulamazsın. Huzur bütün insanlar gibi senin de hakkın. Nereye bakacağını bil."
4 etkileşim
Rabia Sevinç

Rabia Sevinç

@rsvnc
·
12 Nisan 01:31
Bu odanın içini tanıyorum, burada kimin olduğunu, beni kimin dinlediğini biliyorum, bağırmak zorunda olmadığımı da biliyorum ama yalnızca bu odayı tanıyorum ben, dışarısını bilmiyorum, orada sesimi nasıl duyuracağımı bilmiyorum,mağaranın içinde kim var anlamıyorum… Bu odadan çıkınca seni de göremiyorum aslında, mağaranın neresinde duruyorsun, ortada mısın, yoksa sesimi dinleyebileceğin bir köşede mi bekliyorsun bilmiyorum, bu odanın dışında yalnız ben değişmiyorum, her şey değişiyor, sen de değişiyorsun, kimin nerede olduğunu göremiyorum, bağırıyorum ben de, karanlıkta herkes böyle yapar, bağırır.
4 etkileşim
sevgi

sevgi

@_sevgi_k
·
11 Ekim 2021 11:17
"Kendimi terk edip gitmekten korkuyorum, ben beni bırakıp gidivereceğim sanki, bence çıldırmak bu işte, kendimi bırakıp gidivermek, kalan da giden de yabancı olacak bana."
58 etkileşim

Yalnızlığın Özel Tarihi İletileri

Tümünü gör