Kimin eli kimin cebinde belli değil… Entrika, heyecan, aldatma, çarpık ilişkiler, güvensizlik, türlü ihanetler, heyecan için izlediğimiz saçma sapan pek çok Türk dizisi yerine keşke klasik kitapları okumayı tercih etsek. Üstelik klasik kitapların hepsi kalın ve anlaşılmaz değil, (genelin önyargısı gibi) bu kitap da çok güzel bir örnek. Tiyatro eseri olduğu için başta karakterler tanıtılıyor(keşke çok karakterli kitaplarda da yapılsa bazen) bundan dolayı karaktere aşinayız, unutursak başa dönüp bakabiliyoruz.
Dört perdelik eserin son perdesi iki yıl sonrasını anlatıyor. Sanat nedir, yazar kimdir, nasıl yazılmalıdır gibi sorulara ucu açık yanıtlar veren, anneliği, aşkı, ilişkileri bazen hissettirmeden eleştiren çok güzel bir kitap. Sadece martı metaforunu tam çözemedim, iki yıl önce öldürülen ve doldurulan martı ile tüm karakterler mi kastediliyor yoksa Nina mı? Ya da benim anladığım gibi Treplev mi?
Keyifli okumalar.