Orhan Kemal’in 1969 yılında hem Türk Dil Kurumu hem de Sait Faik Hikâye Ödüllerini kazandığı “Önce Ekmek” eseriyle buradayım.
Eser, 17 kısa hikâyeden oluşuyor. Bugün de sık sık duyduğumuz “Büyükşehirde yaşamak zor.” cümlesini hemen hemen her hikâyede tekrarlıyoruz. Bir de yoksulluk varsa…
Orhan Kemal, hayat mücadelesi içindeki bu insanları bize anlatan bir yazar. “Önce Ekmek” adlı eserinde de şehirde tutunmaya çalışan halkın yaşamını her zaman olduğu gibi tüm açıklığıyla ve yoksulluğuyla öykülerine yansıtmış.
Öykülerinin konularını ailesinin geçimi için eğitimini yarıda bırakan, bir sıcak yatak ve yemek için hapishaneye girmeyi göze alan, okumak için çalışan, patronunun kabalığına ve eziyetine rağmen sabırla çalışmak zorunda kalan, küçük yaşta evlendirilen ve mutsuz olan, hayallerini gerçekleştiremeyen, yoksulluklarından korkup çekinen kahramanlar oluşturuyor.
Tüm bu kahramanları İstanbul’un kaderine terk edilmiş mahallelerini gezerek bir bir tanıyorsunuz sanki.
Yöresel ağızların ve argonun kullanıldığı öykülerin dili ise sade ve anlaşılır. Gerçekliğin etkisi bir kez daha dilin kullanımında etkili olmuş.
Ben ise en çok “Önce Ekmek”, “Bir Çocuk” ve “Elli Kuruş” hikâyelerinden etkilendim. Belki de kahramanlarının çocuk olması ve o yaşta hem hayatla hem de yoksullukla mücadele etmeye çalışmaları dolayısıyla…
NOT:
Orhan Kemal’in kitaplarının, eşyalarının, mektuplarının, anılarının yaşatıldığı müzeyi de mutlaka vaktinizi ayırıp gezin derim.